32. Final-2-

29.4K 1.6K 135
                                    

   Final-2, Final-3 ve Final-4'ü yayınlıyorum. Keyifli okumalar...

    İpek oturduğu yerden karşısındaki koltukta uyuyan genç adamı ve sarıldığı oğlunu seyrediyordu. İkisi de mışıl mışıl uyuyordu. Bir an yüreği burkulur gibi olsa da gülümsedi. Beş sene sadece Murat'ı cezalandırmamış, ayrı yeten oğlunu da ondan mahrum etmişti. Belki birbirlerini gerçekten anlasalardı, dinleselerdi hiç de böyle durumlara düşmeyeceklerdi ama olan olmuştu. Bazen İpek bu olanların iyi olduğunu da düşünmüyor değildi. Eğer tüm bu yaşananlar olmasa her şey saklı kalacaktı, ilişkileri toksitleşecek ve birbirlerinden sonsuza kadar kopacaklardı. Süha doğmuş, mutsuz bir ailenin çocuğu olacaktı.

    Tüm bu olanlar ona birçok şey öğretmişti. Öncelikle bir kadın olarak tek başına ayakta durabiliyordu. Kararlar alabiliyor, kimseye muhtaç olmak durumunda kalmıyordu. Sonra koşulsuz sevgi neydi bunu öğrenmişti. Murat ile ayrılmasalardı, büyük ihtimal İpek babasına bakmayacak,  kardeşlerini de öylece ortalıkta bırakmış olacaktı. Eskiden, yani Murat ile evli oldukları zamanlarda düşündükleri ile Murat ile ayrıldıktan sonra düşündükleri ve davranışları aynı değildi. O zamanlar babasına nefreti tek odak noktası olacaktı büyük ihtimal. Ama şimdi öyle değildi. Babasını affetmiş miydi? Kesinlikle affetmemişti. Ama İlahi adalet tecelli etmiş, o cezaların en büyüğüne mahkum edilmişti. İpek ona sadece merhamet ediyordu... Kardeşlerini de koşulsuz seviyordu.

    Murat... En önemlisi de belki de şu geçen zamanda onun sayesinde öğrendikleriydi. Murat geçmişinden utanmıştı her şeyden önce. O göründüğü gibi olmak isterken hayatı onu hep geriye çekmişti ve İpek bunu fark edememişti. Murat'ın beş sene önceki davranışları yenilir yutulur cinsten miydi? Değildi. O yanlış yoldan gitmeyi tercih etmişti ve sonuçlarının çok ağır olduğu zamanlar geçirmelerine sebep olmuştu. O ilk ayrılık konuşmasından, Fransa'ya, Amerika'ya gitmesinden ve aylarca tek bir geri adım atmamasından ötürü affedilmeyi hak ediyor muydu, etmiyor muydu, emin değildi İpek. Sadece Murat onu sevmediği için gitmemişti, bunu biliyordu. Bu içini rahatlatıyordu. Başkasını sevmemişti, biraz geç olsa da her şeye rağmen geriye dönmüştü. İpek'in onu affetmeyeceğini bile bile beklemişti ve muhtemelen bekleyecekti de.

    Ve son olarak İpek kendi birçok şeyi fark etmişti. Artık hayat onu sürükleyemiyordu. O hayatının akışına yön veriyordu. İstediğini affedebiliyor, istediğini hayatından çıkartabiliyordu. Bu onun üzülme eşiğinin yükseldiğini gösteriyordu. Artık duygularının esiri değildi.  Murat'tan sonra aklını kullanmayı öğrenmişti. Murat'ı da genç adam onu istiyor veya başkaları zorluyor diye değil kendi istediği için affetmişti. Murat'ı affetmeyebilirdi de. O zaman gücünden bir şey eksilmezdi ama ne olursa olsun mutsuz olacaktı. Güç insanı mutlu etmiyordu çünkü. Dünyalar kadar parası olsa da mutluluğu satın alamamıştı. Yalnız hissediyordu kendisini. Başka birisiyle olma ihtimalini bile düşünmemişti, çünkü yanında yaşlandığın insanla yalnızlık giderilmezdi, bunu biliyordu İpek. Yalnızlık akılda değil kalpteydi ve kalbinde kim varsa onunla kaybolup gitmek istiyordu.

"İpek..." diye seslenen genç adama baktı. Uyanmıştı, gülümseyerek kendisine bakıyordu.

"Günaydın."

"Günaydın hayatım..." dedi Murat, kolunu yavaşça oğlunun başının altından çekti, doğruldu ve İpek'in gözlerine baktı.

"Hayatım kelimesi bulunduğumuz adıma uymuyor. Sonuçta şu an hala tanışma aşamasındayız ve insanlar yeni tanıştıkları insanlara böyle kelimelerle hitap etmezler." diyerek güldü İpek. Yeniden bir hayata başlamak için sil baştan yapmaya karar vermişlerdi. Sil baştan... O gün kırlarda uzun uzun konuşmuşlardı bu karara varmak için. Sonra ilk tanıştıkları gündeki gibi Murat elini uzatmıştı genç kadına. İpek de her zaman soğuk olan elini genç adamın uzattığı elin içine bırakıp, elini sıkmıştı.

Bir Ayrılık Bir de Bebek(Tamamlandı)Where stories live. Discover now