10. BÖLÜM / KOKU

491 137 67
                                    

ASAF'IN AĞZINDAN

Babaannem ile girdiğimiz evlilik konusunun üstünden üç gün geçmişti. O bu sırada benimle konuşmuyor , pek nadir yanımda oturuyordu. Yüzündeki o ifade beni o kadar çok üzüyordu ki , elimde olmadan onu üzmüş olmam kendime karşı bile bir düşmanlık yaratmıştı. Evet , insan kendine de düşman olabiliyormuş onu anladım. Bu geçen süre zarfında genel olarak şirket ve ev arasında gidip geliyordum. Evde fazla vakit geçirmeden direk şirkete gidiyordum. Babaannemin o hissiz halini görmek isteyeceğim en son şeydi. Fatih geçen günlerde doktoru ile konuşmuş , doktoru sağlığının iyiye gitmediğini , çok geçmeden birşeyler yapılması gerektiğini söylemişti. Fatih ile ne kadar konuşşak da onu ikna edememiştik. Ya konuyu kestirip atıyordu ya da hemen başka bir işle meşgul oluyordu.
Fatih bu süre zarfında durgunlaşmış , konuşmaları hep kısa kısaydı. Yüzündeki ifade hep donuktu. Kaybetme korkusu onuda derinden etkilemişti. Bulmaya çalıştığım tüm yollar , sertçe yüzüme kapanıyordu. Uykusuzluktan gevşemiş olan sinirim ile patlamaya hazır volkan gibi etrafda dolanıyordum. Tek bir kişide üzerinde etki edemiyordu sinirim : Fatma Sultan.

Bir gece yine geç saatlerde eve gelmiştim. Babaannem salonda oturmuş , dalgın bir şekilde duvardaki aile resimlerine bakıyordu. Benim geldiğimi anlayınca yüzünde oluşan rahatlamaya bakılırsa beni bekliyordu. Hiçbir şey demeden odasına gidecekken onu durdurmuştum.

" Hiçbir şey demeden odana mı gideceksin ? " Dedim . Sesim o kadar sitemkar çıkmıştı ki ben bile kendime acımıştım.

" Ben söyleyeceğim şeyi söyledim . Benden daha ne söylememi bekliyorsun. " Dedi sakince.
Gözlerimin içine baka baka beni nasıl perişan ettiğini bilmeliydi. Yavaş adımlarla odasına doğru gitti. Bende arkasından annesini kaybeden yavrular gibi bakakalmıştım. Bir süre öylece durmuş , daha sonra odama çıkmıştım . Saat ikiye geliyordu. Baya geç olmuştu. Ama ben farkında bile değildim. Asla bu saatlere kadar dışarda olmazdım. Ama bu bir kaç gün , ayarımı bozmuştu Fatma Sultan. Üstümdekileri çıkarıp bir kenara fırlatıp kendimi yatağa bıraktım. O kadar çok yorgun hissediyordum ki kendimi , üstüme tişört geçirmeye bile üşeniyordum. Beynim kaç gündür iflas etmiş gibiydi. Ne zaman kendimden geçtiğimi hatırlamadığım bir uykuya dalmıştım.

Burnuma gelen kokuyla gözlerimi yavaşça açtım. Bu kokunun benim odamdan gelmesine imkan yoktu. Ama babannem gül suyu dışında başka birşey kullanmazdı. Zaten bir süre sonra odamda olmadığımı da anlamıştım. Gözlerimi önüne yeşilin hakim olduğu , mavinin en güzel tonda boyandığı gök ve halen derinlerden gelen o muhteşem koku. Uzun bir zamandır böyle hissetirememiştim. Huzuru tüm benliğimden hissederken gözlerimin önüne biri gelmişti. Tam net seçemiyordum ama birinin benden biraz uzakta durduğunu anlaşılıyordu. Bir süre o yöne baktım ama kimin olduğunu anlayamıştım. Etrafıma bakındım bir süre ama ikimiz dışında kimsenin omadığını görünce ona doğru gitmeye karar verdim. Attığım her adımda , o koku iyiden iyiye yakınlaşıyordu. Bazen yerimde durup kokuyu içime çekmeyi ihmal etmeden ilerliyordum. Nedense bende dolsun istiyordum . Bu zamana kadar hiç hissetmediğim bir duyguya bırakıyordu beni bu koku. Aramızda bir kaç metre kalana kadar ona yaklaşmıştım. Ama arkası dönük olduğu için kim olduğunu görmemiştim. Kim olduğunu deli gibi merak etsemde yanına gitmemiştim.
Bir süre öylece izledim onu. Boydan boya dantelden işlemeli beyaz bir elbise vardı. Başında pembeye çalan bir şal vardı. Şalı arkaya doğru sarkmış , rüzgarla dans ediyor gibiydi. Esen rüzgar ile koku daha çok keskinleşiyordu.
Onun beni fark etmiş olduğunu sanmıyordum ki bu zamana kadar duymadığım bir naiflikle bana seslendi.

" Geldin mi ? " Dedi sakince.

" Sen kimsin ? " Dedim merakımı bastırarak.

" Ben kim miyim , " dedi sesindeki o tını sanki gülmüştü bu soruya. Sonra devam etti.

RUH'U REVANIMWhere stories live. Discover now