.2.

2.6K 267 263
                                    

Eve gider gitmez kendimi yatağa atıp olan biteni kafamda toplamaya çalıştım. Geçmişe döndüğüm kesindi ama nedenini anlayamıyordum. Ölmem gerekmiyor muydu benim? İlla geçmişe döneceksem de bari lisenin bittiği zamana dönseydim.

Yemeğe kadar düşünsem de sonuç alamamıştım. Başım ağrımaya başlayınca her şeyi bir kenara ittim, düşünerek bir çözüm bulamıyordum. Şimdilik akışına bırakacaktım.

Babam işteydi, annemin ise ben evdeyken odasından çıkması yasaktı. Zaten biliyorsunuz ama beni her gördüğünde öldürmeye çalışıyordu. Koskoca yemek salonunda tek başıma yediğim yemekten sonra odama döndüm. Yalnızlık artık benim bir parçam olmuştu.

Bu yaşlarımdayken, yalnız yemek yediğim için çok üzülürdüm. Annemin benden nefret etmesi ve saldırması da üzerdi beni. Fakat şimdi, eski ben değildim. Anılarım sapasağlam yerindeydi ve ben çoktan atlatmıştım bunu. Yalnız olmak ya da annesi tarafından sevilmeyen çocuk olmak koymuyordu artık.

Madem buradaydım, pişman olduğum şeyleri değiştirebilirdim. Yapabilseydim şu siktiğimin okuluna gitmezdim fakat imkansızdı bu. Çünkü ben okuldayken annem evde rahatça dolaşabiliyordu, eğer gitmezsem odasına hapsolacaktı. Babam bunu istemezdi. Okula devam etmek zorundaydım yani.

Ama başka şeyler yapabilirdim.

Mutfağa girer girmez korumalarımın ve hizmetçilerin bir masada yemek yediğini görmüştüm. Ben gelince hepsi ayağa kalkmaya çalışmıştı. "Gerek yok, oturun. Afiyet olsun." dedim ve korumalarımdan birine, "Bir dakikalığına dışarı gelir misin?" diye sordum. İkiletmeden kalkıp peşimden geldiğinde mutfaktan çıktık. Boş koridorda karşılıklı durunca, "Bir şey isteyeceğim senden." demiştim.

"Tabii ki küçük hanım, ne isterseniz."

"DAY6 albümü istiyorum. İmzalı. Alabilir misin?"

Şaşırmış görünüyordu ama başını sallayarak onayladı. "Elbette. Sizin adınıza mı imzalatayım?"

"Hayır. Kim Seungmin adına imza attır. Ne kadar para isterlerse de ver, sabah elimde olsun."

Başıyla onayladı beni. "Nasıl isterseniz."

Ertesi gün kahvaltıda albüm elimdeydi. Okulda Seungmin'in yalnız olduğu bir anı kollasam da tüm gün hiç yalnız kalmamıştı. Bir ara ortadan kaybolunca çatıya çıktığını anladım. Ne zaman bunalsa öyle yapardı. Muhtemelen yine rol yapmaktan sıkılmıştı.

Çatının ağır kapısını açıp çıktım ve gözlerimi etrafta gezdirdim. Doğru tahmin etmiştim, buradaydı. Kapının sesini duyunca başını çevirerek bana baktı. Başka birisi sanıp yapmacık bir tebessüm koymuştu yüzüne fakat beni görünce onu kaldırıp attı. Düz bakışlarla yanına gidişimi izledi.

Yanına oturup elimdeki albümü ona verdiğimde tek kaşını kaldırmıştı. "Hayırdır, neden veriyorsun bunu?"

"Geçmiş doğum günü hediyen." diyerek geçiştirdim.

Alaycı bir gülümsemeyle aldı ve gözlerini albümde gezdirirken, "Yine mi albüm aldın, küçük fare?" dedi.

Kaşlarımı çatıp huysuz bir şekilde, "Fare senin götüne girsin. İt." dedim. Söylediklerimle gülümsemesi büyümüş ve ayağa kalkmıştı.

"Her neyse, küçük fare. Derse geç kalma." diyerek çatıdan indiğinde arkasından baktım birkaç saniyeliğine. Sonra bir şey fark ettim.

Yine mi albüm aldın, demişti. Oysa ben ona sadece mezarlıkta albüm vermiştim.

Bu da 4 sene sonra gerçekleşmişti zaten.

•••

Zorbalarım beni kızlar tuvaletine çekiştirirken, Kim Seungmin her zamanki gibi düz bir yüz ifadesiyle izlemekle yetinmişti.

My Side | SeungminWhere stories live. Discover now