.3.

2.5K 259 169
                                    

Parmağımı masaya vururken aşırı düşünmekten boğulmak üzereydim. Birçok soru vardı kafamda ama bir tanesinin sesi oldukça yüksekti.

Seungmin gelecekte olanları nasıl biliyordu?

Ürperdiğimi hissedince kollarımı kendime sardım. Kafayı yiyecek gibiydim. Sorularıma cevap verebilecek tek kişi Seungmin'di ama o da kaç gündür beni gördüğünde kaçıyordu.

Daha fazla dayanamayarak mesaj attım.

Yena:
Seungmin, bana en azından bir açıklama yapmalısın. Neler olduğunu anlayamıyorum ve kafayı yemek üzereyim.
(Gönderildi, 20.13)

Cevap vermesini beklerken yatağa yüzüstü uzanmıştım. Ölü gibi yatarak hayatımı sorgulamaya devam ettim. Dakikalar sonra cevap verme zahmetine girmişti beyefendi.

Seungmin:
10 dakikaya evinin önüne çık.
(Gönderildi, 20.56)

Ayağa fırlayarak üstümü başımı düzelttim. Dışardan gelen seslerden anladığım kadarıyla yağmur yağıyordu, bu yüzden montumu da giyinip çıktım. Bahçeye çıkar çıkmaz kuvvetli bir rüzgar ve bardaktan boşanırcasına yağan yağmur beni karşılamıştı. Korumalardan birisi hemen şemsiye açıp bana bahçe kapısına kadar eşlik ederken çok gergindim.

Sonunda anlatacak mıydı ne olduğunu?

Bahçe kapısı açılınca dışardaki siyah arabayı görmüştüm. Şoför inip benim tarafıma geçti ve binmem için kapıyı açtı. Arabada oturan ve ifadesizce önüne bakan Seungmin'i görünce sertçe yutkundum.

Korumama, "Sıcak bir şeyler için beklerken." diyerek bindim arabaya. Kapıyı üzerimize kapattılar ve içeri gittiler. Şu an tamamen yalnızdık. Yağmur damlaları sertçe arabayı dövüyordu.

"Ne bilmek istiyorsun?" dedi Seungmin. Ne sesinde ne de yüzünde ufak bir duygu bile yoktu.

Titrek bir nefes aldım. "Her şeyi biliyorsun, değil mi? Öldürüldüğünü?" diye sorduğumda geldiğinden beri ilk defa gözlerime bakmıştı. Başını sallayarak onayladı. "Peki nasıl biliyorsun?"

"Sana ne? Başka bir şey sor."

"Hayır, söyle. Zaten kimseye söyleyecek değilim."

Kollarını göğsünde bağladı ve kaşlarını çatarak önüne döndü tekrar. "O kadar fazla kişi arkamdan ağladı ki." diyince dudaklarımı birbirine bastırdım. "O tarafta işler farklı yürüyor. Eğer arkandan ağlayanlar fazlaysa, ikinci bir şans veriyorlar. Sen de, ağlayan son kişiydin." derken göz ucuyla bana bakmıştı. "Sen mezarlıkta bebek gibi zırlarken hemen arkanda seni izliyordum. Senin yüzünden buraya geri gönderildim, küçük fare. Hiç istemiyordum oysa gelmeyi. Keyfime bakıyordum ne güzel. Şansıma aynı gün sen de öldün. Sana ceza vermek için bir iyilik rica ettim ve seni de peşimden sürükledim."

Kaşlarımı çatarak, "Dalga mı geçiyorsun sen benimle?" dediğimde gözlerini devirdi.

"Keşke öyle olsa ama gerçekleri anlatıyorum."

Birkaç saniye ne diyeceğimi bilemeyerek ona baktıktan sonra, nihayet dilim çözülmüştü. "Sen var ya, katıksız malsın." dememle kaşlarını çattı. "Madem ikinci bir şans verdiler, neden bir şeyleri düzeltmiyor ya da istediğin gibi yaşamıyorsun?"

"Düzeltmek istediğim şeyleri düzelttim zaten. Onun dışında bir seyi ellemeyeceğim."

Neyi düzeltmişti ki? Her şey aynıydı.

"Hiçbir farklılık yapmadın ki."

İç çekerek, "Aptal. İlk iş senden özür diledim ya." diyince gözlerim büyüdü.

My Side | SeungminWhere stories live. Discover now