.18.

2K 220 230
                                    

Felix, "Geliyor." diyince başımı salladım. Görebiliyordum geldiğini ama Felix heyecandan söyleme gereği duymuştu.

Bahçedeki masalarda, Felix ile yan yana oturuyorduk. Seungmin'i de yanımıza çağırmıştık konuşmak için. Bahçede fazla kimse yoktu, olanlar da bizden uzaktaydı. Rahatça konuşabilirdik.

Seungmin karşımızdaki sandalyelerden birine otururken, "Ne konuşacağız?" demişti. Felix hiç vakit kaybetmeden lafa girdi.

"Beni kurtarması için Minho'ya haber verdiğini öğrendim. Teşekkür ederim."

Seungmin bana kısa bir an baktıktan sonra Felix'e çevirdi bakışlarını. "Teşekküre gerek yok."

"Gerek olmaz olur mu? Hayatımı kurtardınız, gerçekten minnettarım." dedi Felix. Gözlerindeki ifade samimiyetini göstermeye yetiyordu.

Seungmin bana baktı tekrar. "Neden söyledin ki?" diye fısıldamıştı bir yandan da.

"Konumuz bu değil." diyerek savundum kendimi.

Felix başını sallayıp onayladı beni. "Evet evet. Konumuz bu değil." dedikten sonra bana bakarak, "Sen git, biz özel konuşalım." demişti. Kaşlarımı çattım.

"Benden gizliniz mi var?"

Felix beni kalkmam için ittirirken, "Yok ama git yine de. Hadi, kış kış." dedi. Somurtarak ayağa kalktım ve uzaklaştım. İkna edebilecekse özel konuşmaları sorun olmazdı.

Birkaç masa yanlarına oturup ikisini izlemeye başladım. Seslerini duyamıyordum, sadece sakince konuştuklarını görebiliyordum. Yaklaşık yarım saat konuşmuşlardı. Bu bile başarıydı bence. Çünkü ben ne zaman Seungmin'le konuşmaya çalışsam ikna etmeyi geçin, on dakikadan fazla sürmüyordu. Aslına bakarsanız kavga etmeden konuşmaları bile tuhaftı.

En sonunda Seungmin ayağa kalktı. Dudaklarımı yalayarak ıslattım ve gerginlikle yutkundum. İkisi de son derece ciddiydi. Seungmin son bir şeyler söylediğinde Felix'in omuzları çökmüştü. Seungmin iç çekerek okula doğru yürüyünce yerimden fırlayıp Felix'e koştum.

"Felix!" diyerek yanındaki sandalyeye oturdum. "Ne olur iyi bir şey söyle bana."

Gözlerime baktığında anlamıştım ama başını sağa sola salladı ve pekiştirdi aklımdakileri.

"Reddetti..." diye fısıldadım gözlerim dolmaya başlarken.

"...Özür dilerim." dedi Felix.

Derin bir nefes aldım. "Sorun değil. Bir planım daha var, bunu kabul edecektir."

•••

Seungmin ile genelde buluştuğumuz parka gelir gelmez, her zamankinin aksine salıncaklarda değil de bankta oturduğunu gördüm.

Yanına ilerlediğimde başını kaldırarak bana baktı. Beni görünce tebessüm etmişti. Yanına oturdum ve arkama yaslandım. Burası sessiz bir parktı, bulunduğu muhit huzur dolu bir yerdi ve şehrin merkezinden uzaktaydı. Bu nedenle de araba sesleri çok uzaktan geliyordu.

"Bugün pek görünmedin ortalıkta." dediğimde parmaklarıyla oynamayı bıraksa da bana bakmamıştı.

"Bir şey hazırlamakla meşguldüm." dedi.

Tam bir yaz gecesiydi. Hava sıcaktı, arada bir minik esintiler bizi serinletiyordu ama yeterli değildi.

"Hmm, anlıyorum." demekle yetindim.

Tekrar sessizlik oldu. Gecenin karanlığı üzerimize çökmüşken sokak lambaları sayesinde ortalık biraz aydınlanıyordu.

Dudaklarını yaladı ve diğer tarafında duran, orada olduğunu daha önce fark etmediğim kutuyu aldı. Siyah, kadife bir kutuydu, içindeki şey her neyse değerli olduğu kutusundan belliydi. Bu kutudan birkaç kere daha tuttuğunu görmüştüm, arkadaşlarına doğum günlerinde verirdi.

My Side | SeungminWhere stories live. Discover now