.16.

2.2K 253 156
                                    

Yorum sayısı çok azalmış, sanırım artık ilginizi çekmiyor kitap? İyi yazamıyor muyum yoksa istediğiniz gibi gelişmiyor mu olaylar? Sorun neyse söyleyin bana.

Hastanede kaldığım süre içinde Seungmin beni sık sık ziyaret etmişti ve bol bol konuşmuştuk. Geleceği değiştirmekten değil, daha sıradan şeyler hakkındaydı bu konuşmalar. Birbirimize şarkı ve kitap önermek, hastane yatağında birlikte otururken film izlemek gibi, basit fakat hoş şeyler.

Eve gideli iki gün olmuştu fakat henüz tam iyileşmediğim için bir hafta daha okula gitmeyecektim. Babam benimle kahvaltı yapmaya ve akşam yemeği yemeye başlamıştı. Garip hissettiriyordu.

Yatakta, sırtım kapıya dönük bir şekilde yatarken iç çektim. Daewoo tutuklanmıştı fakat henüz sonuca ulaşmamıştı, uzun sürecek gibiydi. Babası, oğlunu kurtarmak için çok uğraşıyordu.

Peki ben, Seungmin'i nasıl kurtarabilirdim babasından?

Tekrar iç çektiğimde kapı yavaşça tıklatılmıştı. "Hanımefendi, arkadaşınız geldi." diyen ince sese karşılık, "Girsin." demiştim. Hemen ardından kapı açılmıştı zaten.

Kalkmadan, omzumun üstünden baktığımda kapıyı kapatan Seungmin'i gördüm. Dikkatlice oturup sırtımı yatak başlığına yasladım. Seungmin yanıma gelirken gülümsemişti.

"Daha iyi görünüyorsun." dedi yatağa oturduğu esnada. Elinde tuttuğu çantasını yere bıraktı ve kravatını gevşetti.

"Sen de yorgun görünüyorsun." dediğimde başını sağa sola salladı.

"İyiyim ben."

Gözlerimi kucağımdaki ellerime çevirdim. İyi falan değildi, böyle söylemesinden bıkmıştım artık.

Muzip sesiyle, "Pijamaların güzelmiş." diyince omuz silkmiştim. Mor renkli, sade bir pijamaydı işte.

"Karnın açsa bir şeyler hazırlatayım." dedim. Başıyla onayladı.

"Olur, öğle arası fazla yiyemedim."

Çalışanlara alıştırmalık bir şeyler hazırlamalarını söyledikten sonra Seungmin çantasını karıştırmaya başladı. Biraz uğraştıktan sonra bir roman çıkarmıştı. Hastanedeyken ona önerdiğim kitaptı bu.

"Dün bitirdim." dedi hevesle. Kitabı açıp heyecanla sayfaları çevirmeye başladığında, "Çok beğendim ama özellikle bir paragrafına bayıldım. Neredeydi ki?" diye mırıldanmıştı.

Dudağımı ısırdım, konuşup bu özel anı bölmemek için. Oysa konuşsam neler neler diyecektim...

"Bulamıyorum." dedi kaşlarını çatarak. Morali bozulmuştu, çocuk gibi mızmızlanmasına kıkırdadım.

"Bulunca gösterirsin, acelesi yok."

İstemeye istemeye kitabı çantasına geri koyduktan sonra, "Ağrın var mı?" diye sordu.

"Evet ama daha az. Ağrınca ilaç içiyorum zaten."

Uzanıp kucağımdaki elimi tutunca gözlerine baktım. Konuşmadan bakıştık bir süre, sonra ben kendimi tutamayıp gülmüştüm. Ben gülünce o da gülmüş ve, "Tam da romantik bir şey söyleyecektim. Şansını kaybettin küçük fare." demişti.

Duyduklarımla anında gülmeyi kesip kaşlarımı çattım. "Hâlâ mı fare diyorsun bana?" diye çıkıştım. Omuz silkti umursamazca. Somurtarak elimi elinden çektiğimde yüzünde sinsi bir gülümseme oluştu.

"Hm, demek hoşlanmıyorsun fare dememden." dedi ve cevap vermemi beklemeden, "Tamam, küçük fare. Anladım, küçük fare. Bir daha söylemem, küçük fare." demeye başladı. Gözlerimi devirmemle kahkaha atıp gönlümü almak için sarıldı.

My Side | SeungminWhere stories live. Discover now