Bölüm 27

115 7 0
                                    

Gamze Polat;

"Evet bütün herkese mail attım, ödevimi yolladım..", önümde duran ajandama bakıp ne yapmam gerektiğine bakıyordum

Telefonuma kızlarla kurduğumuz gruptan mesaj geldi, Azra, Alex'in doğum gününde giyeceği elbiseyi yollamıştı..

Nasıl özlemiştim herkesi..

Evden gidişimi hatırladım

"Yeter artık ya... ben bıktım sizin sürekli boş konuşmalarınızdan.." diye bağırdım

"Gamze saçmalama..", diye bağırdı Erdem

"Ben gerçekten çok yoruldum yalandan oynadığınız şu aile oyunundan.. Çok özür dilerim ama anne babalık böyle olunmuyor, önüme yemeğimi koyacaksın, cebime paramı ama bu kız iyi mi değil mi kimsenin umrunda olmayacak, bu çocuk bir şeye mi üzüldü, hayatında ne oluyor diye soran yok.. gözümün içine bakıyorsunuz yemekleri sizinle yiyeyim de iki şaka yapayım diye, evin maymunu muyum ya ben, tek gayem sizi güldürmek mi? Bıktım ben mutsuzken bile sizi mutlu olduğuma inandırmaktan.."

"Seni kim mutsuz ediyorsa git ona sor hesabını" dedi babam

"Beni sen mutsuz ediyorsun, beni siz mutsuz ediyorsunuz! Ali benim umrumda bile değildi, siz o kadar görmediniz ki beni, o kadar sevmediniz ki, bana sevgi kırıntısı gösteren ilk adamın peşinden koştum.. çünkü benden hiçbir karşılık beklemedi, sadece sevdi.."

"Sanki ben aldattım onu.." dedi imalı bir şekilde babam

"Neden yüzleşmiyorsun kendinle, ya beni neden duymuyorsunuz bu evde?! Ben duvara mı konuşuyorum?", gözyaşlarım benden bağımsız bir şekilde akmaya başladı, sesim titredi, sesimin titremesinden nefret ediyordum

"Senin yaptığın şey sadece şımarıklık, biz seni sevmiyor muyuz Gamze? Bazı insanlar annesiz babasız büyüyor, sen bazen gerçekten fazla abartıyorsun" dedi annem

Serkan'la göz göze geldim, o da biliyordu haklı olduğumu, "Yazık.. gerçekten yazık.. o hastane odasında belki dedim, belki bu bizim için bir şanstır dedim.. ama siz o kadar anlamamışsınız ki beni.. Siz hayata nasıl bir pencereden bakıyorsunuz? Yani bir çocuk dünyaya getirmek bu kadar kolay mı ya? Yedir içir, geri kalanlarıyla o ilgilensin, bize soru sormasın, başımızı yere eğdirmesin, derdi tasası olmasın.. ee yaşamasın o zaman bu çocuk, ne gerek var ki, nefes almasın, direkt doğduğu gibi ölsün bu çocuk"

"Sus artık Gamze, tamam.." dedi Erdem

"Hayır oğlum bırak susmasın, biz hanımefendiye aile olamamışız, ben ona babalık yapamamışım.. Sanki o mükemmel bir evlat"

Acıyla güldüm babamın kurduğu cümleye, "Özür dilerim, hayalindeki evlat olmadığım için özür dilerim.. Ama bir kere yüzüme bakıp gülümseseydin, bir kere başımı okşasaydın, bir kere odama gelip günümün nasıl geçtiğini sorsaydın, belki ben daha iyi bir evlat olurdum.. en azından kendime saygım olurdu, bana sevgi vermeyen bir ailenin yanında mutsuzluktan kendimi kesmezdim..", sessizlik oldu, elimin tersiyle gözyaşlarımı sildim, "Sakın, pişman olup karşıma çıkmayın.."

Odamdan bavulumu alıp evden çıktım, babam kılını bir kıpırdatmadı ben giderken, zaten o an ne söylerse söylesin benim için bir anlamı olmayacaktı.. Serkan izin vermedi ilk başta, Erdem bana nefret dolu gözlerle baktı, ilk defa hiçbiri umrumda olmadı, arabaya binip gaza bastım, nereye gittiğimin bir önemi yoktu, kendilerine bile yararı olmayan insanların yanında değildim en azından. 

Yutkundum, mesaja cevap vermeyip telefonu masanın üzerine bıraktım, yapacak pek bir şeyim yoktu, evi temizledim, yemeğimi hazırladım, saat daha erkendi, biraz uyudum televizyonun önünde..

Yaralı (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now