26.Bölüm - Yılbaşı

18.6K 1K 82
                                    


İki günlük kaçamağımızda kalacağımız yere geldiğimizdi söyleyen Cihangir ile arabadan indiğimizde her yeri cam olan villaya şaşırarak bakakaldım. Cihangir kulağıma eğilerek "merak etme sevgilim, dışarıdan içerisi görünmüyor." sözlerine koluna vurup önden yürümeye başladım.

Salonda hazır olan öğlen yemeğini yedikten sonra yatak odasına geçip temiz havanın verdiği enerjiyle kendi eşyalarımı valizden çıkarıp dolaplara koydum. Cihangir'in dokunulmamış valizine bakarak iş başa düştü diye aklımdan geçirip boşalttım. İşlerini başkalarına yaptırmaya o kadar alışıktı ki şehzade, eminim bir görevli çağırıp eşyalarını yerleştirteceğini düşünmüştü.

Ev için uygun şortlu bir takım ve hırka alarak banyoya geçtim. İşlerimi bitip salona geçtiğimde Cihangir'in de boş durmadığını anladım. Salonun köşesine yerleştirilmiş çam ağacının yanına bir sürü süs kutusu koyuyordu. Çam ağacına bakarak "Yılbaşı ağacı mı?" diye emin olamayacak sordum. Tam konsantre işinden başını kaldıran Cihangir "Hoşuna gider diye düşünmüştüm."

Ona koşarak sarıldığımda "Tabii gider de bu pek senin tarzın gibi değil." Gülerek "benim tarzımı anlatsana Dolunay?" İlk ismimi söylemesine tebessüm ettim. "Yani ne bileyim, biz geldiğimizde hazır bir yılbaşı ağacı daha senlik gibi."

"Sevgilim işte aktivite yapacağız. Sen bence başla, gerçekten de bu iş pek benlik değil. Ben de Akif ile kısa biz işim vardı onu halledeyim." Gözlerimi devirerek gitmesini izledim şehzademin. Süsleri kontrol ederek işe giriştim.

Geldikten sonra duşa girip gelen Cihangir, ağacın üstlerine geldiğimde parmaklarımın uçlarında ulaşmaya çalışırken bir anda belimden tutularak havalandırdı. Süs almam için indirdiğinde, "kuş kadar olduğunu daha önce söylemiş miydim?" Gözlerimi devirdim. En son süsleri de yerleştirince ağacın alt bölümlerine bir iki süs daha ekledim. Cihangir elinde telefonu ile fotoğraflarımı çekmeye çoktan başlamıştı.

Akşam yemeğini villamızda yerken cihangir ile dizi film muhabbeti yapıyorduk. Bu konudaki cahilliğime şaşırarak "Sevgilim ben de pek dizi izlemem de kült filmleri de mi izlemedin." Kafamı olumsuz sallarken, "Bir iki defa sinemaya gittim çocuklarla. Evde zaten pek vakit olmuyordu. On yaşına kadar müzik ve bale, sonra hep okul dersleri, enstrüman kursları falan." Kafasını sallarken, oturma odasındaki televizyondan biraz önce bahsettiği benim ise sadece konusuna vakıf olduğum Pianist filmini açtı. Aperatifleri televizyon karşısına koyup filme başladık.

Film beni mest ederken bitişinde yaşlı gözlerimle Cihangir'e bakmıştım. "Çok güzeldi", "benim içinde öyle." Kafamı göğsüne yaslayıp "Cihangir hep beni izledin." Cihangir kendini savunurcasına "Ondan çok güzeldi ya işte." Bir şey söylemeden ellerimle göğsünü okşarken "Umay," dedi. Gözlerimi gözlerine çevirirken "Hımm" dedim. "İyi ki pek film bilmiyorsun. Sen film izlerken benim de seni izlediğim çok akşamlarımız olacak." "Sevgilim abimlerle de arada film izliyoruz. Çok umutlanma." "Evlenince çok beklerler seninle film gecesi yapmayı." Evlenme kelimesiyle yüreğim hoplarken "sevgilim evlenene kadar biz filmlerin çoğunu hallederiz sen merak etme." Burnumun ucundan öperek "Pek emin olma. Hadi gel yatak odasına geçelim de biraz gökyüzünü izleyelim."

Cihangir'in başka bir ilgi alanını keşfetmemle şaşırıp kalmıştım. Gökyüzü ve uzay hakkında ansiklopedik bilgilere sahipti. Çocukluğunda babası ile kampa gidip yıldızları gözlemlediğini söylemişti. Hatta babam, Barlas ve Alparslan abimin de arada katıldığını eklemişti. Ailesinden pek bahsetmediği için sormaya cesaret edememiştim. Sadece 19 yaşındayken ailesini kaybettiğini biliyordum.

Bakışlarımı gökyüzünden ona döndürerek "Ailen nasıl insanlardı Cihangir?" Biraz düşünüp hafif bir tebessümle gökyüzüne bakmaya devam ederek konuşmaya başladı. "Babam Ertuğrul amca gibiydi. Zaten çocukken birlikte yetiştiklerinden karakterleri benzerdi. Babam sürekli işlerle ilgilendiğinden sert bir yapıya sahipti anneme göre.

Güzel DehaWhere stories live. Discover now