42. Bölüm- Balayı

15.3K 977 173
                                    


Yüzüme bilmediği bir dilden konuşuyormuşum gibi bakan Cihangir "şaka" diyebilmişti. Kafamı hayır anlamında salladığımda derin bir nefes aldı ve arkasını dönüp kahvaltı olan masaya yöneldi. 

Kahkaha atmamak için kendimi zor tutarak arkasından ilerlerken telefonu ile birilerine mesaj yazdığını fark ettim. Merakla yüzüne bakarken telefonu elinden bıraktığında koyduğum çaylardan birini eline alıp, "balayı yerini değiştirdim." Dedi. 

Balayı için Kıbrıs'a gitmemizi önerdiğinde sorgusuzca kabul etmiştim. Normal şartlarda Kıbrıs'ı hiç sevmezdim ama bildiğime göre Cihangir tam bir deniz aşığıydı. Eylül için denizi en sıcak yakın yer olarak Kıbrıs görünüyordu. 

Neden dercesine yüzüne bakarken, "Umay seninle denize girmediğimiz sürece tatil pek eğlenceli geçmez." Ona daha önce dediğimi tekrar ederek, "Cihangir ben zaten iyi yüzemiyorum. Güneşlenmek eğlenceli olabilir." 

Gülerek, "Senin güneşe alerjin olduğunu ikimizde biliyoruz. Özellikle yazın ikinci derin gibi güneş kremi sürüyorsun." Cildim fazla güneş ışığına maruz kaldığında kızarmakla kalmayıp kabardığı bilinen bir gerçekti. 

Merakla, "Nereye o zaman?" Telefonuna gelen mesaja bakarak aydınlık bir gülümsemeyle, "İtalya'ya. Daha doğrusu Roma'ya. Şöyle güzel bir tarihi gezi yapıp, Sistina Şapeli, birkaç müze gezmeyelim mi?" 

Gözlerim ışıldarken, "bu daha güzel oldu kocacım ya ben pek deniz insanı değilim." Elime tutuşturduğu ballı kaymaklı ekmeği alıp yemeğe başladığımda  o da, "bir hafta gezeriz bir hafta da evde vakit geçiririz değil mi?" 

Kafamı sallayıp ekmeğimi yemeğe koyulmuştum. Hazırlanan valizlerde deniz ürünlerini çıkarıp daha çok elbise ve yazlık kıyafet yerleştirme işlemini ve Cihangir'in bana kalan valizini yardımcılardan biri ile hallettiğimizde yola çıkmaya hazırdık.

Çalışma odasında olduğunu bildiğimden çıkmadan annemi aramıştım. İlk çalışta açılan telefon ile annem heyecan ile günaydın demişti. Havadan sudan sohbetten sonra geceyi sorduğunda, utana sıkıla "uyuyakalmışım," demiştim. Annem şokla, "nasıl uyuyakaldın, Cihangir neden uyandırmamış?" 

"Anne çok yorulmuştum uyuyakalmışım işte. Asıl bomba sabah oldu, regl oldum." Annem telefonda yüksek sesle kahkaha atıyordu. Odaya giren Cihangir'i gördüğümde, hemen vedalaşıp telefonu kapatmıştım.

Romayı Cihangir ile tam anlamıyla feth etmiştik. Bol bol gezmiş, yemek yemiş ve eğlenmiştik. Bir hafta su gibi akıp giderken kısa öpücükler hariç bana yaklaşmıyordu. Sevgiliyken bile daha yakın temas kuran kocamın günleri tek tek saydığını ve kendini zor tuttuğunun farkındaydım. Dün akşam uyumak için yatak odasına çekildiğimizde, reglimin kaç gün sürdüğünü sormuştu. Garibime gülerken bir iki güncük daha diyebilmiştim.

Sabah erkenden kalkıp banyoya girdiğimde reglim tamamıyla bitmişti. Bugün bir haftalık Roma tatilimizi bitirip kahvaltıdan sonra dönecektik. Cihangir'in sofistike tarafını keşfettiğim eğlenceli bir haftalık tatilde müze gezmiştik. Cihangir'in Rönesans mimarisi hakkında anlattıkları ve özellikle Freskler üzerine konuşmalarıyla şaşırmıştım. 

Daha önce rehber eşliğinde gezdiğimde bile öğrenmediğim bilgileri anlattığını söylediğimde, rahmetli annesinin sanat tarihi bölümünde öğretim üyesi olduğunu söylemişti.

Cihangir uyanmadan banyodan çıkıp üzerime yazın son güzel günlerinin hatırına beyaz papatyalı staplez kollu bluz ve takımı uzun dekolteli etek giymiştim. 

 

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Güzel DehaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin