38.Bölüm - Sürtüşme

14.1K 922 44
                                    

Müzik evrensel bir küredir, kendi rengini gösterir dinlemeyi bilene. 

Bu bölüm şarkımız da Farsça olsun. 


Üç haftadır konservatuarın enleri olarak yemeyip içmeyip mezuniyet konseri için çalışıyorduk. Kaçırılma olayını atlatalı iki ay geçmişti. İki ay süresince bolca keyif yapmıştım. 

Aybars kibarca sıkıştırarak hızlanmamı söylüyordu fakat hem mezuniyet hem albüm aynı anda maalesef olmayacaktı. Daha parçalar için stüdyo çalışması yapamamıştık. Kaçırılma olayının da bu tıkanma durumuma sebep olduğunu içten içe biliyordum.

Kaçırılmamdan sonra bir diğer sıkıntı, abimler üzerime daha fazla titrer olmuşlardı. Ne zaman dışarı çıksam ya da okula gelsem işlerini ayarlayıp bırakmaya ya da almaya geliyorlardı. 

Bahar yaza bırakırken kendini abimler beni almaya geldiklerinde kendilerince yapılacak aktivite buluyorlardı. 

Celasun abim ise genellikle en uç aktiviteler ile geliyordu. Silah poligonuna götürmesi bunlardan biriydi. Ona göre çok eğlenceli olan aktivite ben ve kulaklarım için katliamdı. 

Çağanalp abim sürekli yemekli bir şeyler isterken, Alparslan abim araba sürmemle kafayı bozduğu için sürekli aldığım ehliyetin hakkını vermek adına araba sürmeme yardım ediyordu. 

En eğlendiğim, tercihleri en çok bana benzeyen Barlas abim ile sahaf, plakçı ve antikacı gezmekti. Onunla aldığımız kutu kahvelerimiz ile uzun yürüyüşler yapıp her şeyden konuşabiliyorduk. Cihangir ile ilgili olan neredeyse her şeyi- zararsız olan neredeyse her şeyi- konuşabiliyorduk. Ailenin erkeklerinden en sağduyulu olmanın hakkını veriyordu. 

Son parçada bittiğinde arkadaşlarımın kahve tekliflerini kibarca reddetmiştim. Eğer abimler gelseydi kabul edebilirdim ama bugün müstakbelim gelecekti. 

Gizli gizli görüşürken daha çok baş başa zaman geçiriyorduk ve geçenlerde bunu söylediğimde o da bu durumdan mustarip olduğunu dile getirmişti. Abimler karışmıyorlardı ama bir Ahu'ya gitmek gibi olmuyordu. 

Bu zaman diliminde Londra'da işlerini bitiren arkadaşlarımın yakında kesin dönüşlerini gerçekleşecekti. Dekan hocamız Ateş ve Yağız'ı arayarak mezuniyet konserine katılmalarını rica etmişti. Belki de bu öğrencilik hayatımızın son birlikte konseriydi ve bu yüzden çok özeldi. 

Arkadaşlar ile çalışma üzerine konuşa konuşa fakülteden ayrılırken, kızlardan biri, "Umay seninki gelmiş." Kafamı yola çevirdiğimde siyah arabasına yaslanmış Cihangir'i gördüm. Kravatını çıkarmış üst bir iki düğmesi açıktı ve çok can alıcı görünüyordu. 

Başka bir kız, "Yemin ederim çevren yakışıklı kaynıyor, her gün birbirinden yakışıklı abin almaya geliyor." Kafamı arkadaşlarıma çevirirken kemancı çocuklardan biri konuşanı dürtüp, 

"Sen o ara Almanya'daydın. Bu gelen abisi değil nişanlısı." Gözleri kocaman açılan kıza gülümsemekle yetinmiştim. Kötü niyeti olmadığını biliyordum yoksa birkaç laf sokardım.

Cihangir ona baktığımı hissetmiş gibi gözünden gözlüklerini çıkarmadan bulunduğumuz alana gülümseyerek adım atmaya başladı. O yanımıza gelene kadar, güneş gözlüğümü saçımdan çekip elim ile saçımı havalandırdım. Bugün Cihangir geleceği için iyice uzayan saçlarımı açık bırakıp, pembe blazer şort takım giymiştim. 

 

Ops! Esta imagem não segue nossas diretrizes de conteúdo. Para continuar a publicação, tente removê-la ou carregar outra.
Güzel DehaOnde histórias criam vida. Descubra agora