Tatil

137 22 16
                                    

Sakin bir hafta geçirdi.

En azından öyle sadece kendisi için sakindi. Etraftakiler bir koşuşturma içindeydi bu yüzden Yumiko'nun haftası onlara göre sakin geçmişti. Bu hafta içinde Chuuya ile bir iki kez görüşmüş ve Dazai ile hiç görüşmemişti. Bu kendi başına kalıp düşünmesi için fırsattı. Kaybolan üyeler artıyordu ve ailelerine ulaşıp durumu anlatmak, kederlerine şahit olmak kolay bir şey değildi. Chuuya her seferinde olayı kişiselleştirmemesini ve soğuk kanlı olmasını söylese de kendisi de üzülüyordu.

Sakin olmasına rağmen duygusal anlamda zor bir haftaydı.

Organizasyonda bu konu için en çok güvenilen kişi Yumiko'ydu. Şimdiye kadar birkaç baskın düzenleyip yönetmekten ve aile tesellisi vermekten başka bir şey yapmamıştı. Bazen bu rütbeye sahip olmasının haksızlık olduğunu düşünüyordu. Daha sonra umursamıyor ve keyfini çıkarıyordu.

Bugün tatildi.

Sonunda o iple çektiği pazartesi günü gelmişti. Herkesin nefret ettiği pazartesi günü onun tatil günü olduğu için en sevdiği gündü. Kafasını dağıtmak, kendiyle ilgilenmek için harika bir gün. Güneşli, hafif esintili ve kendini bulabileceği bir gün.

Bu yüzden de öğlene kadar uyumuştu. Her gün sabah 7 civarlarında uyanırdı. Geç uyanmak özel bir şeydi. Uyandı ve gerindi. Bu gece iyi uyumuştu. Etraftaki duvarlara astığı tuvallerine baktı. Bugün ne yapacağına karar vermesi lazımdı. Belki başka bir tuvale başlayabilirdi. Sonra bundan vazgeçti. Bugün dolaşmak ve eğlenmek istiyordu. Yataktan fırladı ve duşa koştu.

Boş vakit ona düşünmek için bolca fırsat tanımıştı. Belki de yanlış yapıyordu. Kendini Dazai'ye kaptırmak istemediğine karar verdi. Bu yüzden ava çıkmak istedi. Duştan çıktı. Uzun bir kişisel bakım seansından sonra dairesinde dans pratikleri yaparak akşam etti. Hava kararmaya niyetlenmişti. Zamanın geldiğini anladı ve üstüne dikkat çekici şeyler giydi. Kırmızı bir bluz ve siyah bir mini etek. Kalın topuklu botlarını giydi. Umarım üşütmem diye düşündü. Bu havada böyle giyinmek biraz aptalcaydı. Ama umurunda değildi.

Dalgalı saçlarını saldı. Hatlarını ortaya çıkaran hafif bir makyaj yaptı. Üstüne deri ceketini ve çantasını alıp çıktı. Kimseye görünmek istemiyordu. Özellikle de Chuuya'ya. Bu yüzden hızlı ve sessiz şekilde barınma binasını terk etti.

Yokohama'nın gece kulüplerinin olduğu yerler çok fazlaydı ama yaş sınırından dolayı giremiyordu. Mafya'yı tanıyan -bu yüzden Yumiko'yu da tanıyan- kulüplere gitmek istemedi çünkü bir şekilde haber uçardı. Yapabileceği tek şey bir şekilde kapıdaki korumayı kandırmaktı.

Bir tanesinin önüne geldi. Koruma kimliğini sordu. Yumiko, içindeki cilveli kızı ortaya çıkardı. En son içeri girerken korumanın yanağına ruju bulaşıcak şekilde bir öpücük bıraktı. Ve içerideydi. Herkes dans ediyor, kimileri konuşuyor, bazıları içiyor, geri kalan erkekler de bara yaslanmış, kızları izliyorlardı. Kendini böyle bir ortamda bulunca atmosfere hemen kapıldı. Salına salına dans etmeye başladı. Bara doğru yürüdü. Bu arada kendine bakan gözleri de hissetti. Ama hala ortamda dikkatini tam anlamıyla çeken bir şey yoktu. Barmen ne istediğini söylemesi için bekledi. İçkilerin tadlarını bilmiyordu ve ne seçmesi gerektiğinden de emin değildi. Kendine olan sözünü de bu geceliğine unutmuştu. Bu gece sıradan bir kızdı. Mafya değildi.

Birden aklına geçen sefer Dazai'nin ona içtirdiği içki geldi. Barmene eğildi ve gürültünün arasında barmene "Hakushu 12!" diye bağırdı. Barmen ona güldü ve bardağını hazırlayıp önüne koyduktan sonra gözden kayboldu.

Yüzünü dans eden insanlara çevirdi. Dikkatini çeken bir partner adayı aradı ama kimse hoşuna gitmiyordu. Herkesin bir kusuru gözüne batıyordu ve büyük resme bakmasını engelliyordu. Bu yüzden kendini ritme bırakarak hafifçe dans etti. Üstünde farklı bir hava vardı. Diğer kızlardan ayrışıyordu. Bu yüzden kimse de yanına yaklaşmaya cesaret edemedi. Sadece uzaktan izlediler.

Miss Wanna DieWhere stories live. Discover now