Nereye Gidiyorsun? (+18)

126 12 5
                                    

Yumiko konuşmuyordu.

Dazai, iki gün boyunca hiç uğramamıştı. Gitmeden önce Yumiko'ya bir serum torbası bağlamıştı. Uzun süre gelmemeyi planlamıştı ve daha ne kadar gelmeyeceği belli değildi. Yumiko iki gündür sandalyeden hiç kalkmıyordu. Serum torbası sayesinde gerekli besini ve yetenek inaktifleştiriciyi alıyordu. Ancak boğazı çölde egzersiz yapmış gibi kuruydu ve artık canını yakıyordu. Arada dilini biraz ısırıp ıslaklık sağlamaya çalışsa da artık bir yararı yoktu. Üstelik tuvaleti de gelmişti ve yapabileceği tek bir şey vardı. Yine de bunu reddetti. Oluşacak kokudan rahatsız olacağını biliyordu.

Dazai'nin nereye gideceğini söylemeden kaybolması Yumiko'yu korkutuyordu. Karanlık odada tek başına otururken ara sıra uyuyor ve kabuslar eşliğinde uyanıyordu. Hem kabuslardan dolayı hem de bulunduğu durumdan dolayı ağlıyordu.

Artık isyan vakti gelmişti.

Dazai ne zaman gelecek belli değildi ama gelse bile konuşmayacaktı. Onu görmezden gelecekti.

Bunu başarabilirdi. Ne olursa olsun Dazai istediğini alamayacaktı.

Bu bir savaş!

***

Aradan bir kaç gün daha geçti ve serum torbasındaki karışımın bitmesinin ardından saatler geçmişti. Yumiko başını öne doğru eğmiş düşünüyordu. Buradan nasıl kurtulabilirdi? Kapıdaki kilitleri gördü. Dazai hepsini kilitlediyse açmak uzun süre alabilirdi. Belki de yeteneğiyle saniyeler içinde açmayı başarırdı.

Düşünürken bir anda bileğindeki düğümler çözülmüştü.

Büyük bir hafiflik hissetmişti. Ne olduğunu fark etmesi zaman almadı. Yeteneğini kullanabiliyordu. Hemen ayağındaki zincirleri de çözdü. Ayağa fırladı ve kapıya doğru koştuğu sırada sol bileğinde inanılmaz bir acı çığlığı basmasına sebep oldu. Serum iğnesini çıkarmadan koşmuştu. Diğer eliyle bileğini kavradığında biraz kanadığını fark etti.

"Siktir!.."

Derin nefesler eşliğinde iğneyi söktü ve bir kez daha çığlık attı. Üstünde hiçbir şeyi yoktu. Sadece altındaki iç çamaşırıyla dışarı çıkma fikri onu tedirgin ediyordu. Evde bir şeyler bulabilme ümidiyle kapıyı açtı.

"Nereye gidiyorsun?"

Yumiko şaşkınlığı sek şekilde yudumlamış gibiydi. Sanki kafasının arkasına darbe almış gibi başı döndü. Dazai ne zaman gelmişti? Neden hiç duymamıştı ki?

Dazai elindeki poşetleri yere bıraktı ve Yumiko'yu omuzlarımdan iterek sandalyesine oturttu. Işık, antreden nazlı nazlı ulaşıyordu ve odada loş bir aydınlanma sağlıyordu. Yumiko çığlık atıyor ve bırakmasını söylüyordu. Dazai ceketinin cebinden bir iğne çıkardı ve kızın omzuna sapladı. Ardından bileklerini yakaladı ve yere düşen halatla tekrar bağladı.

"Demek kaçıyordun ha?!"

Sesi tüm evde yankılandı. Öne geçti ve ayaklarına zincirleri taktı. Ardından bir tokat indirdi.

"Neden uslu olmuyorsun ki! Sana iyi davranmak istiyorum ama beni çok zorluyorsun! Şurada beni sessiz bekleyemedin mi?!"

Odadan çıktı ve koridorda sağda olan odanın kapısını açtı. Bir hışımla Yumiko'yu çözüp odaya peşinden sürükledi. Oda,normal birinin yatak odası gibiydi. İçeride bir yatak, bir dolap, bir çalışma masası ve halıdan başka bir şey yoktu. Dazai, Yumiko'yu boş masaya eğdi ve külodunu aşağı indirdi.

Kravatını çözdü ve Yumiko'yu arkadan bağlamak için kullandı. Yumiko çırpınsa da Dazai'den daha güçlü olmadığı için başarısız oluyordu. Dazai'nin kemerinin tokasının şıngırdaması duyuldu ve onu pantolondan çıkardı.

Miss Wanna DieWhere stories live. Discover now