Telefon

92 15 10
                                    

Uyarı: Kendine zarar verme

Dazai dairenin kapısını çarptı ve ses tüm evde yankılandı.

Yumiko, biraz önce olanları kafasında toparlamaya çalışıyordu ama öfkesi buna engel oluyordu. Dazai, abisini öldürenin Chuuya olduğunu söyleyince bir anda köpürmüştü. Şaşırmıştı haliyle. Ona bunu nasıl öğrendiğini sorduğunda, Chuuya'nın sarhoş bir gecesinde anlattığını ve onaylamak için onun dairesinde tuttuğu bazı günlükleri incelediğini söyledi. Ama tartışma alevlerini ikisi de söndüremedi. Dazai sürekli Yumiko'nun kavga çıkarmak istediğini söyleyip durdu. En son sinirlerine hakim olamadığını söyledi ve evden sertçe çıktı.

Yumiko yatağına uzanıp ağlamaya başladı. Bu gerçek olabilir miydi? Her şey rüya gibi geliyordu ama saçları rüya olamayacak kadar ıslak ve gözyaşları rüya olamayacak kadar sıcaktı. İçindeki bu yıkılmışlık gerçekti. Yine de emin olamıyordu. Öldüğünü ve cehenneme düştüğünü hissediyordu. Bir anda sesini kesti. Etrafında ondan başka biri olmadığından ağır bir sessizlik, krallığını ilan etti. Zaman şu an durmuştu. Her şey anlamsızlaşmaya başlamıştı.

Yatakta doğruldu. Dazai'nin getirdiği ilacı görünce bir hırsla çekmecesini açtı. Hala yaşıyor olduğunu kendine kanıtlaması lazımdı. Biraz kurcaladıktan sonra içinde 5-6 tane kalmış yaprak jilet kutusunu buldu. Kollarına baktığında yer kalmadığını farketti. Altındaki eşofmanı indirdi. Daha önce bunu yapmamıştı. Hiç bu kadar ileri gitmemişti. Yine de durmadı ve bacağına, kasığına yakın bir yere hızlı bir kesik attı. Onun ardından gelen hırsla oldukça ileri gitti.

Sağ bacağı kan olmuştu. Sızlıyordu ve akıyordu. O kanın aktığını görmesiyle yaşadığının farkına varmayı başardı. Derin bir nefes aldı ve havanın içindeki duvarlara vurmasını hissetti. Bacağını temizledikten sonra tekrar yatağının yanına geldi. İlaç kutusunu gördükten sonra kutuyu parçaladı ve camdan dışarı fırlattı. Ondan sonra bir saat ağlamaya devam etti.

Zavallı olduğunu düşünüyordu. Tam bir zavallıydı. Ağlarken kimse yanında değildi. Üstelik gidip bunları Chuuya'ya onaylatma fikri onu korkutuyordu. Kendinden utandı. Bulunduğu konuma layık olmadığını düşünüyordu. Bunları daha iyi biri hakedebilirdi. Yıllarca suçu kendinde bulmaya devam etmiş ve hala acıtıyor olsa da en yakınının yaptığını düşünmek her şeyden daha berbattı.

O sırada telefonu çaldı. Dazai arıyor ve özür dileyecek diye heveslenmişken ekranda Chuuya yazdığını görünce midesi bulandı. Çok güzel bir zamanda arıyordu. Açmak istemedi ama saatin 9'u geçtiğini görünce açmaya karar verdi.

"Alo?"

"Yumiko, nasılsın? Hadi binaya gel. O piç karışmadan çalışmamıza devam edelim."

Yumiko cevap veremedi. Sesi duyunca midesi daha kötü oldu ve kendisini banyoya zar zor attı. Chuuya'nın dediklerinin hiçbirini duymamıştı. Döndüğünde telefon kapanmıştı. Chuuya bir mesaj bırakmıştı ve mesajda da benzer bir şey yazılıydı. Gittiğinde Chuuya'nın yüzüne nasıl bakacağını bilemiyordu. İçindeki sıkıntıyla yüzleşmek zordu.

Binaya gelirken bunun Dazai'nin uydurması olduğuna ihtimal vermek istedi. Ama neden bu konu hakkında yalan söylesin ki? Üstelik zaten bu konu hakkında özür de diletmişti. Bu ona güvenmesi gerektiğini göstermez mi? O halde yalan söylememeliydi. Peki ya hatıraları? Hatırladığına göre abisini yanlışlıkla raylara atan oydu. Yoksa o araya girmeden onu iten Chuuya mıydı? O anda durduğu yere göre trenin geldiğini görmüş olmalıydı. Ya Dazai haklıysa ve abisini iten Chuuya'ysa?

"Neden böyle bir şey yapmış olsun ki.."

"Yumiko!"

Geldiğini fark etmemiş, adeta ayaklarının otomatikliğiyle gelmişti. Dazai'nin sesini onu hayal dünyasından çekti. Görünüşe göre sabahki gerginliğinden kurtulmuştu.

Miss Wanna DieHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin