Mezarlık

92 14 4
                                    

Port Mafia binası hiç olmadığı kadar gürültülüydü.

Chuuya'nın öfkesi her geçen gün daha da katlanıyordu. Uzun zamandır, belki de bir ay, Yumiko'dan haber alamamıştı ve artık canına tak etmişti.

Mori'ye durumu bildirerek bir grup kurmuştu ve Yumiko'yu tüm Yokohama'da aramaya koyulmuştu. Bu sırada Dazai de binlerce kez Chuuya'ya ifade vermişti ama hiçbir sonuç çıkmamıştı. İşin aslı kuşkulanılması gereken yanı Mori bu arama işinde pek de istekli değil gibiydi.

Chuuya ofisine girdi ve biraz soluklanmak için şapkasını eline alıp koltuğa kendini bıraktı. Gözlerini tavana dikti. Hiç bu kadar çaresiz hissetmemişti.

Safir gözleri kapı açılınca o yöne doğru kaydı. İçeri giren Dazai'ydi ama şimdi onunla tartışmak için olan gücü kendinde göremiyordu. Dazai tek laf etmeden sandalyelerden birini Chuuya'nın önüne ters şekilde koydu ve oturdu.

"Peki sen onu en son ne zaman gördün Chuuya?"

"Evimde. İçiyorduk ve ben sızmışım."

"En son seninle olması çok şüpheli değil mi?"

Chuuya fırladı ve Dazai'nin yakasını kavradı.

"Bak Dazai. Eğer ölmek istiyorsan bunu şu an senin için yapabilirim. İnan sonrasında hayatımın nasıl ilerleyeceği umurumda değil. Ama öldüğünde seni bir bok çukurunun içine gömeceğimden emin olabilirsin. O yüzden aptalca davranmayı bırak ve daha da yardımcı ol."

Dazai tüm sakinliğiyle dinledikten sonra omuz silkti.

"Onu en son sen gördüğüne göre en son senin sorumluluğundaydı. Onu koruyamadın ve şimdi bana burada boş tehditler söyleyerek vicdanını mı rahatlatmak istiyorsun?"

"Orospu çocuğu."

Dazai güldü. Chuuya'nın bileğini kavradı ve kendinden iterek uzaklaştırdı.

"Oi, hemen nereye gidiyorsun?"

"Yumiko'yu görmeye." Dazai'nin gözleri pusluydu. Chuuya bunu fark ettiğinde Dazai'nin masumiyetine bunca zamandan sonra inanmıştı.

"Ne demek istiyorsun?"

"Benimle gelmek ister misin?"

***

Chuuya'nın motoruyla bir mezarlığa gelmişlerdi. Chuuya öfkeyle kükredi.

"Bu ne anlama geliyor ha! Onun öldüğünü mü söylüyorsun?! Bunca zaman neden sustun ki!"

Chuuya'nın sesi tüm alanda yankılandı. İçinde kocaman bir boşluk oluştu. Yumiko'nun ölmediğine ve bu herifin yalan söylediğine inanmak istiyordu. Ama onlar sevgiliydi ve Dazai yalan söylese de bu işten bir karı olmayacağını düşünüyordu. Sağlam durmaya çalıştı. Henüz ona inanamazdı.

Hiçbir şey söylemeyen Dazai, adımlarıyla belirli bir yere doğru yürümeye başladı ve Chuuya da peşine takıldı. Birlikte özensiz, toprak bir yoldan giderken mezralardan birinin yanında durdular. Dazai yere çöktü ve Chuuya taşın üstünde yazanı okudu.

Fukui Yumiko
1994-2013

Zaman durmuştu. Chuuya etrafında hayatın durduğunu hissetti. O şimdi ölemezdi. Daha yapacakları çok şey vardı. Daha onunla konuşacak çok şey vardı. Daha içecekleri çok kadehler, yaşayacakları çok olay, yapacakları birçok aktivite vardı.

Ama en kötüsü de şu an içinde büyüyen pişmanlıktı.

Bunları yapmak istediğinde Yumiko'yu geri çevirmemeliydi. Onunla daha çok vakit geçirmeliydi. Doğrusu bu kadar kısa sürede gitmesini hesaplayamamıştı. Bu hatayı da kendinde buldu. Sonuçta onlar mafyaydı ve herkesin ölme ihtimali normal insanlara göre daha fazlaydı. Buna rağmen o bunu düşünmemişti ve şimdi pişmanlık alevi bedeninin her santimini yakıyordu, en çok da yüreğini.

Şapkasını eline aldı ve mezarın yanına çöktü. Dizlerini büküp kollarıyla sarıldı.

"Bu.. nasıl oldu?"

Hem bilmek istiyor hem de istemiyordu.

"Cephanelikte üstüne yük düşmüş. Ben de bugün öğrendim. Mori-san cenazeyi yapmış. Yanına bunları anlatmak için gelmiştim. Ama.." Dazai'nin boğazı düğümlenmiş, bundan dolayı sesi garipleşmişti. "Ama sen onun yaşadığına öyle inanmıştın ki," zar zor konuşuyordu ve hıçkırıkları konuşmasını yarıda bölüyordu. "B-ben sana mezarı göster- göstermek zorunda k-kaldım..."

Chuuya onu ilk kez bu halde görüyordu. Dazai başını dizlerine gömüp hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı.

Şimdi ne yapmalıydı? Onsuz bir yaşam nasıl olacaktı? Toparlanabilecek miydi ve onun yerini doldurabilecek miydi?

Hayır.

Miss Wanna DieWhere stories live. Discover now