Kibar

78 14 4
                                    

Yumiko uyandığında kendini Dazai'nin kolları arasında buldu. Birlikte uzanmışlardı ve üstündeki kıyafetler daha gündelik, sıradan kıyafetlerdi. Hala ayaklarını kısıtlayan zincirler ve boynundaki kayış yerinde duruyordu.

"Uyandın mı, belladonna?"

Dazai akıllı bir adamdı.

Tatlı dilin yılanı deliğinden çıkaracağını biliyordu. Yaptığı kötülüklerden zevk almamıştı. Belki de Yumiko'ya yaptığı içimdir, bilinmez. Ama kesin olan bir şey varsa o da, artık daha kibar olmanın zamanının gelmesiydi.

Sıkı sarılan kollarından birini yukarı kaldırdı ve Yumiko'nun saçları arasına geçirdi.

"Özür dilerim. Sana vurduğum için özür dilerim. Ben sadece mutlu olalım istiyorum."

Yumiko sessizce dinlerken alnına damlayan birkaç damlayı hissettin.

"Seni korumak istiyorum. Mutlu olalım ve hiç ayrılmayalım istiyorum. Sen sürekli gülümse ve ben de istediklerini yerine getireyim istiyorum. Sadece benim ol. Senden tek istediğim bu: sen."

Tüm konuşma boyunca fısıldadı. Çünkü boğazındaki yumru sesini engelliyordu. Yumiko tepkisiz kalmak istese de gözleri dolmuştu. Hala aşık olduğu adamın böyle şeyler söylemesi üzücüydü.

Belki de Dazai haklıydı. Belki gülümsese her şey yoluna girebilirdi. Birlikte güzel vakit geçirebilir ve mutlu olabilirlerdi. Bunun için tek gereken Dazai'ye karşı tamamen boyun eğmek olması biraz ürkütücü de olsa uysal olup mutlu olmak ne kadar kötü olabilirdi ki?

"Tamam."

Sesi duyunca Dazai'nin kalbi hızlandı ve gözleri açıldı. Yumiko, tamam demiş ve boyun eğmişti. Dazai kollarını sıkılaştırdı. Yumiko'yu içine çekecek gibi sarılıyordu.

"Teşekkür ederim bebeğim. Ne istersen sağlayacağım. Sadece benim ol ve sözümden çıkma. Sana zarar vermeyeceğim."

Yumiko yüzündeki zoraki gülümsemeyle Dazai'ye baktı. Dazai, her ne kadar bu gülümsemenin gerçek olmadığını bilse de en azından gülümseyen bir yüz gördüğü için mutlu olabileceğini düşünüyordu.

***

Buraya geleli ne kadar zaman geçmişti, belli değildi. Evin hiçbir duvarında pencere olmadığı için zaman ölçümü yapmak imkansızdı. Sadece mutfakta eski bir saat vardı ama o da çalışmıyordu. Yumiko artık sandalyesine bağlı değildi ve evin içinde özgürce -zincirler izin verdiğince- dolaşıyordu. Dazai gittikten sonra bazen süre sayıyor ve bunu yapması 3 saat kadar sürüyordu. Mutfaktaki plastik bıçakları alıyor ve aklı karışmasın diye her 10 dakikada bir ısırıyordu.

Dazai ise gerçekten iyi bakıyordu ve bu durum Yumiko'yu şaşırtıyordu. Bazen elinde yeni kıyafetlerle geliyor ve Yumiko'yu oyuncak bebek gibi süsleyip gidiyordu. Bu durumdan Dazai oldukça memnundu. Sevgilisini istediği gibi öpüp sarılabildiği için mutluydu. Bağrışmalar, itmeler ve krizler olmadan...

Yumiko'nun bu duruma razı olmasının tek nedeni sevmesiydi. Sevmeseydi belki işler böyle olmayacaktı ve pes etmeden kaçmaya çalışacaktı. Aslında yapması gereken de bu. Ancak kalbinin sesi kulaklarını öylesine sağır ve gözlerini öylesine kör etmişti ki, ilk zaman geldiği kadar rahatsızlık duymuyordu.

Ne yazık ki Dazai'nin usta bir manipülatör olduğunu unutmuştu ya da farkında değildi. Dazai kendine aşık ettirmiş de olabilirdi, bilinmez. Ama Yumiko bir şeyden emindi: Birbirlerini seviyorlardı.

Bazen düşünüyordu.

Chuuya ve diğer tanıdığı insanlar onun hakkında ne düşünüyorlar? Kimsenin aramaya çabalamaması da oldukça tuhaftı. Dazai'ye bunu söylediğinde şu tarz bir cevap alıyordu:

"Kimse seni benim kadar önemsemiyor. Ayrıca ben sana yeterim."

Bu, suyun 100 derecede donuyor olması kadar gerçek ve doğru geliyordu Yumiko'ya. Dazai yetiyordu. Başka birine ihtiyaç yoktu. Kimse onu kaybolunca arayacak kadar önemsemiyordu. Ölse peşinden ağlayacak kimse yoktu.

İşte tüm bu düşünceler ve peşinden gelen diğer düşünceler, her geçen gün Dazai'ye daha da bağlanmasına sebep oldu. Artık gittiğinde, babası işe giderken ağlayan bir çocuk gibi peşinden ağlıyordu. Gün boyu evde tek başına kalıyor ve hiçbir şey yapmadan Dazai'yi bekliyordu. Onsuz zaman yoktu. Bu evin bir anlamı yoktu. Birlikte yemek yapıyorlar; Dazai, Yumiko'yu süslüyor veya sevişiyorlardı ve zaman akmış oluyordu.

Ama her geçen zamanda Yumiko gittikçe zayıflamıştı... Hem bedenen hem ruhen kendini eksik hissetmeye başlıyordu. Bazen Dazai onu eleştiriyordu ve bu yüzden daha iyi olmaya çabalıyordu. Tüm güzel vücut hatları zamanla kayboluyordu çünkü hareketsizlik en büyük düşmanıydı. Eskiden daha güçlüydü ve artık bu özelliğini kaybediyordu.

Üstelik toplamada bile sıkıntılar yaşamaya başlamıştı ve aklını zor kontrol ediyordu. Dazai gittiğinde ısırdığı plastik bıçaklardaki çizgileri sayarken kafası karışıyor, siniri bozuluyor ve Dazai gelene kadar ağlıyordu. Dazai gelince sakinleşiyor ve hayat normale dönüyordu.

Ne kadar zaman geçerse geçsin, Dazai asla diğer iki odayı açmadı. Yumiko da merakını yitirmişti zaten.

Aradan aylar geçti ve Dazai uzun zamandır Yumiko'ya yeteneğini engelleyen sıvılardan vermiyordu. Fakat Yumiko kaçmayı mantıksız buluyordu. Neden tehlikeli dünyaya çıksın ki? Burada Dazai ona iyi bakıyor ve mutlu. Başka hiçbir şeye veya kişiye ihtiyacı yok.

Zaman zaman abisini görüyordu. Birlikte oynadıkları zamanları, annelerinin nasıl biri olduğunu anlattığı zamanları, Yumiko'yu koruduğu zamanları...

Aklına bir anısı gelmişti:

Koyunlar'dayken hayatta kalmak zordu. Başka serseri çocuklarla karşılaşmak eğer tek başınaysan zordur ve tek yapman gereken kaçmaktır. Chuuya onlara böyle söylüyordu.

Ama Yumiko bu tarz çocuklarla her karşılaştığında kaçmakta zorlanırdı.

Ta ki abisini görene kadar.

Abisinin yanındayken yanında ordu var gibi hissederdi. Ona kimse zarar vermezdi.

Gözlerindeki yaşlarla içindeki pişmanlık onu gafil avladı. Neden o gün lavaboda ondan nefret ettiğini söylemişti ki? Abisi olmadan hayatı zordu.

Mutfakta otururken ağlamaya başladı. Onu çok, deliler gibi özledi. Tekrar abisinin ağzından "Yumiko" diye adını duymak için dünyaları verebilirdi. Ama her şey için çok geçti ve abisi ölmüştü. Hem de Chuuya öldürmüştü. Bu durumda asıl nefret etmesi gereken kişi Chuuya'ydı.

Ancak o an bunu düşünemeyecek kadar ya da kin besleyip nefret edecek kadar güçlü değildi.

Abisi ile olan anılarının yavaş yavaş zihninden uzaklaşıyor olduğu fark ettiği anda yine Dazai'ye tutundu.

Gel gelelim ki Dazai de onu hiç bırakmadı.

Tıpkı söylediği gibi.

Ama...

Miss Wanna DieDonde viven las historias. Descúbrelo ahora