Afiyet olsun!

97 14 6
                                    

Zifiri karanlık odada tek başına kalan Yumiko, şu an gece mi yoksa gündüz mü olduğundan emin değildi. Uzun zamandır Dazai'yi görmemiş gibi hissediyordu. Oysa belki de daha 20 dakika bile olmamıştı. Bu odada zaman geçmiyordu ve sanki bulunduğu dünyadan ayrı bir gezegende gibiydi. Kendini hiç bu kadar güçsüz hissetmemişti. Abisine cenaze töreni hazırlayamayacağını öğrendiğinde bile güçlü kalmayı başarmıştı.

Nasıl diye düşündü. Nasıl aklına hakim olabilmiş ve o yükü kaldırabilmişti?

Gözlerine yaşlar doldu. Öfkeliydi ve üzgündü. Çünkü o zaman ona destek olan kişi Chuuya idi. Ondan nefret ediyordu ama buraya ilk geldiğinde dayanamadığı anda hemen onu çağırmak istemişti. Ne kadar nefret etse de yine de onu abisi yerine koymaktan kendini alamıyordu.

İçinde tutuşan özlem alevi ciğerlerini yakıyordu. Şimdiden bu kadar özlemiş miydi onu?

Özlemişti elbette. Şimdi onu bu karanlıktan kurtarsa ne güzel olurdu. Daha ona günlüğün hesabını bile soramamışken şimdi buradaydı. Öyle pişman olmuştu ki. Dazai'ye güvenmekte hata ettiğini çok iyi anlamıştı. Ama artık her şey için çok geçti. Dazai ona sakinleştirici ve yeteneğini kullanmasını engelleyen ilaçlar verdiği sürece elinden hiçbir şey gelemezdi.

Kendini kaybetmek istemedi. Burdan çıkmak için eline bir fırsat geçeceğinden o kadar emindi ki... Umut, kendini bırakmaması için ona tezahürat yapıyorken onu duymazdan gelemezdi. Burnunu çekti. Buradan çıkacaktı. Evet, buradan çıkacaktı

"Tanıdığın şeytan tanımadığından daha iyidir."

"Bizim yaşadığımız dünya için çok iyisin."

"Abini Chuuya öldürdü ve bunu senden gizledi."

Dazai'nin sesi ve söyledikleri kafasının içinde yankılanıyordu. Adeta umutlarını yok etmek için saldırıyorlar gibiydi. Yumiko sesleri susturabilmek için ve duymazdan gelebilmek için dişlerini, avuçlarını sıktı. Tanrı'ya yalvarıyordu. Dazai'yi duymak istemiyordu.

Çabalarına rağmen Dazai'nin sesi kesilmedi. Sonra anladı ki Dazai hala gitmemişti ve başka bir odada şarkı söylüyordu.

Yumiko delirdiğini düşünmeye başladı. Bu düşünce komik gelmişti ve onu güldürüyordu. Gülüşlerini duyan Dazai odanın kapısını açtı ve başını içeri soktu.

"Bir şey mi var tatlım?"

Kapının arasından ufak bir ışık süzmesi inceden odaya giriyordu fakat etrafı aydınlatacak kadar güçlü değildi. Yumiko, Dazai'yi görünce gülmelerini durdurdu ve yüzündeki gülümsemeyle cevap verdi.

"Hayır."

Dazai omuz silkti ve kapıyı kapatıp çıktı. Yumiko biraz daha odada durunca elinde bir gece lambasıyla geri döndü.

"Bu odanın ışığını açmak istemiyorum. Hem bu zaten yeterince aydınlatıyor, değil mi belladonna?"

"Evet."

Aydınlatmıyordu. Güçsüz, mavimsi ışık zamanını doldurmuştu ama yine de aydınlatması için zorlanıyordu.

"Seninle sohbet etmeye karar verdim." dedi Dazai. Yüzündeki gülümseme gözlerinin kısılmasına sebep oluyordu. "Burada yalnız olmak sıkıcı olmalı. Ne de olsa seni buraya ben getirdim, yani iyi davranmam gerekiyor. Haksız mıyım!"

"Haklısın Dazai."

Dazai bir elini Yumiko'nun yanağına koydu ve okşamaya başladı. "Yumiko-chan, eğer istediklerimi yaparsan istediklerini yaparım. Sadece uslu bir kız olmanı istiyorum. Yaramazlık yaparsan bana yapmak istemediklerimi yaptırırsın ve inan ki bunu istemezsin."

Yumiko, Dazai'nin mafyada işkence işlerinden sorumlu olduğunu biliyordu. Bu yüzden bunun kuru bir tehdit olması saçma olurdu.

"Dazai, lütfen çöz beni."

Dazai'nin ifadesi değişti. Bu fikri düşünmesi gerekiyordu. Hayatta en değer verdiği kız özgürlüğünü istiyordu ama onu dünyadan korumaya and içmişti. Yine de bir karara vardı.

"Tamam ama şartları var. Beni burada bekle." dedikten sonra odadan ayrıldı. Birkaç dakika sonra elinde başka bir kelepçeyle geldi. Ele takılan normal kelepçeden daha uzun görünüyordu. Yumiko'nun önüne eğildi ve ayak bileklerini çözerken konuşmaya başladı.

"Koşmak yasak." dedi kelepçeleri ayak bileklerine geçirirken. "Bu zincirin uzunluğu yürümene izin verir. Dışarı çıkmak yasak. Saçlarını benim istediğim şekilde yapabilirsin ve sadece iç çamaşırlarınla dolaşabilirsin."

Yumiko yüzünde şaşkınlığın en saf haliyle Dazai'ye bakıyordu. Bunlar şaka gibiydi.

"Hala bağlı olmak istiyor musun?"

"Sanırım hayır."

"Güzel." Dazai ayağa kalktı ve Yumiko'nun arkasına geçti. Bileğindeki sıkı düğümü çözdü.

"Şuna bak. Bu kadar iz bıraktıysa acımış olmalı, değil mi?"

Yumiko cevap vermeden oturmaya devam etti. Dazai bu kez önüne geçti ve tutması için elini uzattı.

"Hadi bebeğim."

Yumiko titreyen eliyle Dazai'nin elini tuttu ve ağaya kalktı. Tüm kemikleri ve eklemleri aynı anda sızladılar. Dizleri bükülü olmaya alıştığı için ayakta durmakta güçlük çekiyordu.

"Yürümeyi öğrenen bir bebek gibi görünüyorsun." Dazai alay etmişti. "Hadi tatlım, ilk adımını at."

Yumiko Dazai'nin elini yapabileceği en sert şekilde sıktı ama acıtacak kadar güçlü değildi. Dazai bu eyleme de güldü ama yorum yapmadı. Bir süre sonra Yumiko dizlerinin açıldığını hissedince adım atmayı başardı.

"Bu anı videoya kaydetmeliydim."

Yumiko önemsemeden yürümeye çalıştı. Kelepçe tam bir adım atmasını da engelliyordu. Bu daha da zorlayıcıydı. Yine de odadan çıkmaya yetecek kadar yürümeyi başardı.

Koridorun önünde durduğunda çıkış kapısı tam karşısındaydı. Üstünde bir sürü kilit vardı ama kapı önündeydi işte. Kaçmak için fırsatı olduğu anda bunu ne pahasına olursa olsun deneyecekti.

"Kapıyı görüyor musun, bebeğim. Tam orada. Dışarı çıkman için seni çağırıyor değil mi? Hadi ona doğru yürüyelim."

Dazai adeta Yumiko'nun aklını okumuştu. Bir çare yürümeye başladı. Koridorda karşılıklı iki kapı vardı ve ikisi de kapalıydı. Kapıya yaklaştıklarında antreden açılan toplam dört kapı bulunuyordu. Birisi çıkış için birisi de mutfak içindi. Diğer iki kapı kapalıydı.

"Hiç video oyunu oynadın mı Yumiko? Seviye atladıkça yeni kapılar açılır. Şimdi sen 1. seviyedesin ve üç kapı açık: banyo, mutfak ve çıktığın oda. Uslu olduğun sürece diğer kapılar da açılacak."

"Hepsi mi?"

"Evet, hepsi."

Kısa bir sessizliğin ardından Dazai devam etti.

"Ama şimdilik gel de seni besleyelim."

Birlikte, el ele mutfağa girdiler. Her taraf gayet temizdi. Mutfak bir çok dolap ve bir buz dolabı bulunduran sıradan bir mutfaktı. Dazai, Yumiko'yu masaya geçirdi.

"Bakalım neyimiz var..."

Buzdolabını açıp kurcaladı. Sonra içinden iki tane konserve çıkardı.

"Yengeç yiyelim demiştin hatırlıyor musun?"

Birer çatal aldı ve Yumiko'nun karşısında yerini aldı.

"Afiyet olsun!"

Miss Wanna DieDonde viven las historias. Descúbrelo ahora