24. Bölüm "Hiç Uzaklaşma."

127 6 7
                                    

Bölüm Şarkısı: Cesaretin Var Mı Aşka?

İyi Okumalar...

ELİF GÜNAY...

Gözlerimi sımsıkı kapatmıştım kavga anında. Kendimi duyurup duyuramadığımı bilmiyordum fakat bir sessizlik oluştuğunu fark etmiştim. Gözlerimi hızla açtığımda karşımda burnundan kanlar akan bir Buğra, onun yanında ise kaşından ve dudağından kanlar akan bir Akgün duruyordu. 

Akgün kaşlarını çatmış bana bakarken çok kötü bir şey yaptım. Koşarak yanlarına gidip Buğra'ya "İyi misin?" diye sordum. Buğra da gülümseyerek ,yani biraz zorlasa da, başını salladı. Sonra kendini sıktığında kolundan tutup "Odan nerde götüreyim seni." diyerek çekiştirdim. Akgün hızla yanımızdan ayrıldığında biraz üzülecek gibi oldum ama kendimi sıkıp gülümsedim. 

Buğra odasının numarasını söylediğinde hızla otele girdik. Odasının olduğu kata çıktığımızda odasının önüne gelmiştik direkt. Odasını kartla açtı ve içeri girdik. Yatağına oturttum ve ilk yardım çantasını ecza dolabından çıkarıp içinden tentürdiyot ve pamuk alıp tekrar dolaba koydum. 

Pamuğa biraz tentürdiyot damlattım ve Buğra'nın yanına oturup burnundan akan kanları temizleyip ona verdim bastırması için. Elimden alıp gülümsedi. "Sağ ol." dediğinde ben de gülümseyip "Ben çıkıyorum." dedim ve bir şey söylemesini beklemeden odadan çıktım. 

Beni asıl ilgilendiren Akgün'dü. Canının yanmasıydı canımı yakan. Buğra'ya yardım etmem tamamen ona olan inadımdandı ama şu an bu kadar inat edilecek bir durum değildi bu. Bu yüzden koşarak Akgün'ün odasına indim. Kapısını tıklayıp bekledim. 

Kapıyı açan Akgün'e baktığımda hala yüzünü temizlememiş olduğunu görmem ile "Hih!" diye bir tepki verdim. Kızgın bakışlarıyla "Ne var?" diye sorduğunda yanından hızla içeri girdim. Koşarak ecza dolabından ilk yardım çantasını çıkarıp yanına geri döndüm. 

Hala kızgın bakışlarını üzerimde hissettiğimde ona "Ne oldu?" diye sordum.  Gözlerini devirip "Çık benim canım yanmıyor, Buğra'nın canı yanıyor." dediğinde gözlerimi kırpıştırdım. Ne diyordu bu be?!

"Anlamadım." dedim ve bekledim. Derin bir nefes alıp "Canın yanıyor ya onun canı yanınca onu diyorum." dediğinde düşündüm. Demek duymuştu. Yanlış anladığı bariz bir şekilde ortadaydı. Bu beni sinirlendirmişti. "Gerçekten onu Buğra'ya söylediğimi mi düşündün?" dedim hayal kırıklığıyla. Şaşırmıştı ve konuşmamıştı. İlk yardım çantasını yanına bırakıp odadan hızla çıktım. 

Evet şimdi sinirle odamda duvarları yumruklayabilirdim. 

DÜNYA MARAL...

Eve geldiğimde Şanslı'yı hemen çantadan çıkardım. Mamasını ve suyunu yeniledim. Sonra kumunu temizledim. Artık hazırdım. Yani yatmaya hazırdım. Televizyonu açtım ve kanallarda gezerken bir dizi de durdum. 

Onu izlemeye başlarken telefonumun zil sesi odada duyuldu. Telefonun ekranına baktığımda arayan kişinin Masal olduğunu görmem ile hemen cevapladım. 

"Efendim!" 

"Canım! Ne yapıyorsun?!" diye başladığında bir saat aralıksız konuşmuştuk. Abimin geldiğinden ve işe girdiğimden bahsettim o da Akgün ve Buğra'nın kavgasını anlatmıştı bana. Hatta Elif'in yaptığı şeye de sövmüştük beraber. 

Biraz sonra kalkıp mutfağa girdim. Bera'ya ve bana yemek hazırlamam gerekiyordu. Buzdolabını açıp birkaç dakika buzdolabıyla bakıştım. Sonunda ne yapmam gerektiğine karar verip malzemeleri dolaptan çıkardım ve yapmaya başladım. 

Gecenin ParıltısıWhere stories live. Discover now