25.Bölüm "Seni Seviyorum."

131 5 2
                                    

Bölüm Şarkısı: Sen İstanbul'sun

İyi Okumalar...

1 Hafta Sonra...

DÜNYA MARAL...

"Abi al şu çoraplarını şuradan yoksa alıp balkondan fırlatacağım ben!" diye yakındım abime. Bir haftadır evde beraberdik. En son Özgür ile o malum şey yaşandıktan sonra bir daha konuşmuştuk ama hala tam olarak belli değildi aramızdaki ilişki. 

Bugün onunla buluşacaktım ve ne olup bittiğini anlayacaktım. Bu arada abim de bana laf yetiştirmekle meşguldü.

"Aldım ulan aldım sus artık deli ettin beni!" diye bağırdı içeriden. Sinirle yanına koşar adım ilerledim. "Bak beni sinir etme yeminle atarım seni evden!" diye mükemmel bir tehdit savurup sert bir şekilde yutkunmasına sebep oldum. 

"Dünya etme eyleme abicim! Gidecek bir yerim yok, hala beş parasız dolanıyorum etrafta. İş bulana kadar atma be bari!" diye yakındığında gözlerine bakmadan konuştum. "Kızlar geldiğinde burada kalacağını düşünme." dedim ve arkamı dönüp salondan çıktım. 

Tam o sırada çalan kapı zili ile koşarak kapıya bakmaya gittim. Abim de dua etmeye başlamıştı bile. Sanırım kızların gelmemesi için dua ediyordu. 

Kapıyı açtığımda karşımda tabii ki de Elif ve Masal vardı. Zaten bugün geleceklerdi ve abimi bu yüzden postalamaya çalışıyordum. Ben Elif ve Masal'a sarılırken bir anda önümüze çöken abimle şaşkın şaşkın ona baktık hep beraber. 

"Kızlar, ne olursunuz atmayın beni sokağa! Bak valla yardımcı da olurum size ben. Yemek yaparım, çamaşır yıkarım, bulaşık yıkarım. Her şeyi yaparım yeter ki atmayın beni dışarı!" dediğinde kızlar gülmemek için kendini zor tutuyorlardı. 

Masal konuştu kendini toplayarak. "Birkaç gün daha iş bulana kadar kalabilirsin." Bera duyduğu şey ile heyecanla Masal'a sarıldı sonra Elif bir şey demese bile Elif'e de sarıldı. Bana gelince burun kıvırıp "Sen çekil kenara varoş seni." dediğinde sinirle ayağımdaki terliği çıkarıp sırtına geçirdim. 

Suratını ekşitip koşarak gitti yanımızdan. Masal ve Elif'e döndüğümde gülerek baktıklarını gördüm. 

"Kızlar sizi çok özlemişim ya!" diyerek tekrar sarıldım onlara. "Biz de seni çok özledik." diye hep bir ağızdan konuştuklarında güldüm. 

Valizleri sürüyerek odaya geçtik sonra. Onlara dinlenirken olan biteni anlatacaktım. E tabi onlarda bana orada olan biteni.

Mükemmel dedikodularımızdan sonra artık hazırlanmaya karar verip odadan çıktım. 

Yaz aylarına geldiğimiz için artık ince şeyler giyiniyordum. Üzerime kısa kollu bir penye ve altıma da bir pantolon giyip odadan çıktım. Aynaya bakıp saçlarımı düzelttim ve telefonumu cebime sıkıştırıp kızlara gideceğimi söyleyip evden çıktım. Her zamanki gibi sahile gidiyordum buluşmak için. Telefonum çaldığında hemen pantolonumun cebinden çıkarıp arayan kişiye baktım. Arayan tabii ki de Özgürdü. 

Hemen cevapladım. "Efendim." dediğimde karşıdan ses gelmemişti. Bir, iki saniye sonra "Sahildeyim her zamanki gibi bankta seni bekliyorum." diyerek aramayı sonlandırdı. 

Artık alışmıştım bu yüzden fazla önemsemeyip tekrar cebime sıkıştırdım telefonu. İlerledim sahil boyunca. En son bizim bankımızda oturan Özgür'ü görmemle koşarak yanına gidip oturdum. 

Vücudunu bana doğru çevirdi. Yaklaşıp sarıldığında biraz şaşırsam da sarılışına karşılık verdim. "Özledim." dediğinde her zamanki gibi musmutlu bir şekilde sordum. "Ne kadar özledin?" 

Biraz geri çekilip gözlerimin içine baktı. Gülümsedi ve " Kelimelerle açıklayamayacağım kadar çok." diyerek sarılmasa da hala elini belimde tutmaya devam etti. 

"Ben de özledim." dediğimde yüz ifadesi değişmemişti ama sanki bugün biraz daha farklıydı. Sanki bir şeyler onu çok yormuştu. Bunu bana yansıtmamaya çalışıyor olsa da anlamıştım. 

"Konuşmak istediğin bir konu var değil mi? " diye sorduğumda yüz ifadesi artık değişmişti. Ben de onun bu halini görmem ile gülümsemem gitmiş yerini ciddiyete bırakmıştı. "Ne oldu Özgür?" diye sorduğumda bakışlarını benden çekip başka bir tarafa bakmaya başladı. 

"Dünya," diyerek sustu. Konuşmasını bekledim suskunluğumu koruyarak. "Bugün annemin ölüm yıldönümü." diye devam ettiğinde gözlerimdeki bariz şaşkınlıkla ona baktım. 

Böyle bir şeyi hiç beklemiyordum. "20 yıl önce bugün tam karşımda gözlerimin önünde öldü annem." dediğinde donakalmıştım. Hiçbir şey söyleyemiyordum. 

"Gözlerimin içine baka baka boğazını kesti." 

Anlattıklarıyla beraber gözlerim dolmuştu ve sadece ona bakıyordum. Bu durumda ne demem gerektiğini bilmiyordum. Tahmin edilemez bir acıydı. Küçücük yaşta şahit oldukları yüzünden kim bilir ne zorluklar çekmişti. 

Konuşmasına devam edememiş öylece duruyordu. Durgundu , mutsuzdu . Elimden tek gelen ona kendisini yalnız hissettirmemekti. Kafasını göğsüme doğru çekip saçlarını okşamaya başladım. Bir yandan da ağlamaya başlamıştım.

Kollarını belime dolayıp uzun bir süre o şekilde durdu. Sonrasında doğrulup bana baktı. "Yıllar boyunca her dört mayısta kendimi insanlardan soyutlar evime kapatırdım. Sürekli o anı hatırlar , o anı tekrar yaşardım. Ama bugün hayatımda daha önce hiç yapmadığım bir şeyi yaptım ve seninle dört mayıs günü her zaman buluştuğum sahilde buluşmaya karar verdim. Çünkü artık bana iyi gelen birisi var ve o kişi de sensin Dünya." 

Söylediklerini dinlemeye devam etmek istiyordum. Bugün boyunca o konuşsun ben de onu dinleyeyim istiyordum. 

"Bir şey demeyecek misin?" Gözlerine çevirdim bakışlarımı başımı iki yana salladım. "Pekala. Annem neden intihar etti onu anlatayım o zaman." 

Bugün tamamen onundu. Ne anlatırsa dinleyecektim. 

"Annem babam tarafından hep şiddet gördü. Sebepsiz her şey de. Ben de o zaman hep babamdan korkardım ama türlü türlü oyunlar çevirir bazen annemi dövmemesini sağlardım. Bazen de daha çok dövmesini sağlıyordum. O gecelerde de sabaha kadar ağlıyordum. Annem bulduğu her fırsatta intihara teşebbüs etmişti ama her seferinde beni görüp vaz geçerdi. Son yaptığında benim varlığım bile onu yapacağı şeyden alıkoyamadı. Belki de hayatım boyunca babamdan nefret ettim. Hala da ediyorum. Ne annemin onu affetmesini istiyorum ne de ben onu affetmek istiyorum." Konuştuğu her şeyi dinlemiştim fakat artık bir şey sormam gerektiğini düşünüp sordum. 

"Baban şimdi nerede?" Gözlerini bana çevirdi sonra da konuştu. "Bu şehirde değil. Nerede olduğunu bilmiyorum ama mecburen şirkette ben duruyorum. Çünkü o yok ve yerine bakacak bir kimse de yok." 

Birkaç dakika sessizce, bekledik. Denizin sesini dinledik bir süre. Özgür artık kendine gelmiş olmalıydı. 

"Dünya?" Ona doğru döndüm. "Hı?" 

Gülümsedi. Evet en mutlu olduğum şey gülümsemesiydi ve bunu her yaptığında kendimi gülümserken buluyordum. 

"Seni seviyorum." 

*****

SELAMLARRRRRRRRRR....

MALESEF GECENİN PARILTISINA VEDA VAKTİ :( 

AKLIMDA ÇOKSEL BİR KURGU VAR VE KABATASLAK OLUŞTURDUM DA,

GECENİN PARILTISI ZATEN YAKIN BİR ZAMANDA BİTECEKTİ YENİ KURGU DAHA AZA İNDİRDİ FİNAL KISMINI.

UMARIM YENİ KURGUMU DA BEĞENİRSİNİZ...

UMARIM TAMAMLANINCA GECENİN PARILTISI DA OKUNUR:)

HOŞÇAKALIN SAĞLIKLA KALIN...

Gecenin ParıltısıWhere stories live. Discover now