onuncu bölüm

2K 347 65
                                    

saat 09:45; jisung'un yeni evi, minho'nun kapısındaki not...

jisung yeni evine hiç bu kadar mutlu gireceğini düşünmemişti. birkaç gün öncesinde oldukça stresli düşündüğü bu anlar beklediğinden daha güzeldi. gerçi evin içi bomboştu, sadece temizlik malzemeleri vardı çünkü yeni hayatına tertemiz başlamak istiyordu. tuhaf bir şekilde, yeni eviyle ilgilenmek onu mutlu ve özgür hissettiriyordu. doğduğundan beri ilk defa kendisi için bir şeyler yapıyordu. ilk defa kendisine ait bir hayat kuruyordu.

aklındaki tilkiler taşındığına dair güzel haberi minho'ya vermesine müsaade etmemişlerdi. yine ayrı binalardaydılar, minho'nun binasında boş bir daire olsa hiç düşünmeden oraya taşınırdı ama yoktu. ondan uzaklaşmak istemeyerek hemen yanındaki yeni binaya taşınmıştı. bu binaların arka kısımlarında kilere benzeyen küçük odalar olduğunu evi gezerken fark etmişti. camı açtığında tam karşısında minho'nun dairesine ait bir cam görmesiyle akşamı heyecanla beklemeye başladı.

gün içinde aldığı temizlik malzemeleriyle bomboş evini temizlemiş ve odalarını nasıl dolduracağını hayal etmişti. hayatındaki bu büyük değişimden çok fazla korktuğu zamanı hatırlamış ve değişimin o kadar da korkulacak bir şey olmadığını fark etmişti. şimdi yenilenmiş ve huzurlu hissediyordu.

üstelik korktuğu gibi karşı komşusundan uzaklaşmamış, ona yakınlaşmıştı. artık onun yan komşusuydu. aklına gelenlerle çantasını karıştırdı ve bir not yazıp evden hızla çıktı. çoktan akşam olmuştu ve sevgilisine yakalanmayı hiç istemiyordu.

o gece konuştuktan sonra geçen üç günü telafi etmek için minho'ya söz vermişti. yazdığı nota bakınca yeni bir kaos geliyormuş gibi gözüküyordu ama aslında olacakların sevgilisini mutlu edeceğini umdu.

jisung, ''bu gece 09:45'te balkonda beni beklemek yerine sıcak evine gir, çünkü artık senin karşı komşun değilim.'' yazılı notu sevgilisinin kapısının arasına sıkıştırdığı gibi geri evine gitmiş ve gizlice camdan onun gelmesini beklemişti. minho'nun evine varmasıyla rahat bir nefes çekti ve salonunun ortasına oturdu. bomboş ve karanlık odayı izlerken yüzü gülüyordu, bir başkası onu izliyor olsa delirdiğini düşünürdü ama o heyecanla saatin gelmesini bekliyordu.

minho kapısındaki notu okuduktan sonra bir süre kendi kapısında öylece beklemiş ve ne yöne hareket edeceğini şaşırmıştı. bunun bir veda notuna benziyor olması onu korkutsa da, jisung gibi birinin ona iki cümleyle veda etmeyeceğini biliyordu. şimdi onu korkutan terk edilmek değil, küçüğünün nerede olduğunu bilememekti.

saatler geçerken oturma odasında huzursuzlukla oturmaya devam etti, ta ki evinin bir ucundan gelen tıkırtıları duyana dek. başta bir kedi tıkırtısı gibi gelen sesler kuvvetlendiğinde artık kontrol etmesi gerektiğine karar verdi ve sesi takip etti. kilerden gelen seslerin onu hiç korkutmadığını söylese yalan olurdu.

seslerin geldiği pencere binanın arkasına açılıyordu ve o tarafta sadece diğer binalarınların görüntü kirliliği yaratan betonları vardı. camı açtığında ve karşısındaki güzelliğe baktığında evinin o kısmını artık daha çok seviyor olacağını biliyordu. sadece jisung'un varlığı bulunduğu her yeri güzelleştirirdi zaten. jisung, büyüğünün şaşkın yüzüne bakıp gülerken konuştu:

"korkak bir kedi gibi görünüyorsun, lee minho."

"her gün kilerimden tıkırtılar gelmiyor, han jisung."

"bana han deme," dedi jisung yüzünü buruşturarak. ömür boyu han olmaktan nefret etmişti ve hala bunu umursamayacak olgunluğa erişmiş değildi.

"pekâlâ, şimdi bana o korkunç notu açıkla. endişelenmem hoşuna mı gidiyor?"

"benim için endişelenmenin hoşuma gitmediğini söyleyemeyeceğim. hem gidebileceğimi düşünmemiştin herhalde, değil mi? seni nasıl bırakabilirim?" diye sordu hayretle. yeni hayatında onu cesaretlendiren, seven ve koruyan tek insandı minho. jisung'un her şeyiydi.

"bırakamazsın. ama beni korkuttuğun için gönlümü alman gerekiyor." dedi minho. jisung'un ilgi bağımlılığının farkındaydı ve küçüğünün onun tüm ilgisini sömürmesine izin verecekti. karşısındaki çocuğun mutlulukla parlayan yüzüne baktığında, her şeyini ona verebileceğini düşündü.

"mutfağım hazır olduğunda sana yemekler yaparım?" dedi aşçı bir sevgilisi olduğunu unutarak.

minho "sana yemekler yapacak olan benim, hem o kadar bekleyemem." diye itiraz ettiğinde jisung gülerek ileri atılmış ve karşı pencereye uzanmıştı. minho'nun endişesi onu daha da güldürdü.

"bir bebek değilim minho, hem pencerelerimiz o kadar uzak da değil. bak, elimi uzatınca elini tutabiliyorum."

jisung neşeyle elini uzattığında minho da ona gülerek uzattığı elini tutmuş ve sevgilisinin çekişiyle ona yaklaşmıştı. dudaklarına uzanan dudakları bekletmedi ve memnuniyetle karşılık verdi.

gerçekten de, artık evinin bu kısmı en sevdiği kısımdı. onları izleyip sorun çıkaracak kimse yoktu, yoldan geçerken onları görecek kimse yoktu. sadece küçük, şirin sevgilisi ve o vardı.

09:45, minsung ✔Où les histoires vivent. Découvrez maintenant