on dördüncü bölüm

1.6K 266 19
                                    

saat 09:45; boş kafe ve jisung'un üniversitesi...

minho, jisung için önemli olan diğer tüm günler gibi üniversitesinin ilk günü de sevgilisinin yanındaydı. jisung üniversiteliydi ama minho onu okuluna bırakırken çocuğunu anaokuluna bırakan bir baba gibi hissediyordu. heyecanlı ve endişeli.

gerçek bir ebeveyn gibi onu okulunda bekleyemeyeceğinden işe geri dönmüş olsa da, yaptığı tek şey bütün gün jisung'un aramasını beklemekti. kendi iş yerine sahip olmasının tek güzel yanı, onu azarlayan insanlara alınmamasıydı. chan mutfakta tek başına olduğundan, hyunjin'in bir işe yaramadığından ve minho'nun aptal bir aşık olduğundan yakınırken seungmin bütün gün onu dinlemek zorundaydı ve aslında bakılırsa o gün en çok yorulan o olmuştu.

jisung'un aramasıyla minho çıktığında chan'a söylemek için biraz beklemeleri gerekti. büyük olanın yorulunca melek görünümünden geriye bir şey kalmıyordu.

kafede pek müşteri kalmadığında seungmin o gün ilk defa mutfağa girmiş ve onu hala fark etmemiş olan chan'ın omuzlarını sıkarak dışarı çağırmıştı. chan bar taburelerine oturan arkadaşlarının yanına gitmek yerine tezgahın arkasında kalmış ve boş kafede gözlerini gezdirmişti. gündüz saatleri gençlerin buluşma yeri olan bu mekan saatler ilerledikçe boşalıyor ve hava karardığında tamamen sessizliğe gömülüyordu. bu durum bazı günler erken paydos etmelerine, ya da çalışmak için heveslerinin kaçmasına sebep oluyordu.

chan derin bir iç çektiğinde herkes sorunun ne olduğunun farkındaydı. hayır, sorun aşık minho ya da aptal hyunjin değildi. açıkçası onlar chan'ı bir yandan eğlendiriyorlardı.

"yeni bir şeyler yapmalıyız." dedi ve herkes onu onayladı. bu kadardı. her akşam yaptıkları konuşmaları yapıp evlerine dağıldılar.

minho arabada jisung'u beklerken neden bu kadar gergin hissettiğini bilmiyordu. sabah iyiydi ama koca bir gün bitmişti ve jisung'un neler yaşadığını merak ediyordu. yepyeni bir çevre, bir sürü insan ve onun minik sevgilisi; ufacık şeylere bile canını sıkan sevgilisi, bugün neler yaşamıştı?

jisung okuldan çıktığında bir süre etrafa bakınmış ve tanıdık gelen arabaya doğru yürürken kaşlarını hafifçe çatmıştı. içeride sevgilisini görmek için bakışlarını öyle odaklamıştı ki sert gözüküyordu, gerçekten de arabada bir başkası olsa korkarak kaçıp giderdi ama minho sevgilisinin bu hallerini gülerek izliyordu.

jisung içerideki adamı ve gülüşünü tanıdığında kalan yolu mutlulukla koşarak tamamladı. sevgilisinin yanında olmak için acele ediyordu. onun sevgi dolu gözleri ve dokunuşlarına ihtiyacı vardı.

bütün gün tanımadığı yüzlerce insanın arasında kendini savunmasız hissetti, belki de en özgür hissetmesi gereken yerde içine çekilmişti. onca yabancılığa alışması zor olacaktı, ama alıştıktan sonra orayı çok seveceğini biliyordu. üstelik her gününü aşık olduğu adamın gülümsemesiyle bitirecekti. tüm gün üzgün ya da sıkılmış da olsa, minhoyu görmesiyle hepsini unutacaktı. tıpkı o gün olduğu gibi.

arabaya binip kendini sevgilisinin boynuna attığında dışarıdaki birkaç gözden ve şaşkın sevgilisinden habersizdi. dudaklarına uzanıp kısmen uzun bir öpücük verdiğinde ve geri çekildiğinde, minho'nun tüm huzursuzluğu yok olmuştu. aynı jisung'un gerginliği gibi.

minho şaşkınlığını atlattığında "günün nasıl geçti?" diye sorabildi.

"gece benimle kalmanı gerektirecek kadar korkunçtu." dedi jisung, yarı alaylı yarı ciddi bir şekilde.

"korkunç olan neydi, sevgilim?" diye sordu minho ilgiyle.

"insanlar. şimdiye kadar tanıdıklarımı pek sevememiştim ve şimdi tanımak zorunda olduğum bir dünya insan var."

"gerçekten tanımak zorunda mısın? onları boşversen olmaz mı?"

"onları tanımazsam aralarında barınamam, minho."

"o halde onlardan korkma, seni korkutan hiçbir şeyin gerçekleşmesine izin vermem."

"haklısın," dedi jisung. "kedi adamıma sahipken kimseden korkmama gerek yok." diye devam etti gülerek. minho'nun araba kullanırken yandan attığı bakışı onu daha da güldürmüştü. "onları benim için tırmalar mısın?"

"ben alay etmiyorum. ama ne yapacağımı soruyorsan; tüm gücümü sana vereceğim ki kimsenin seni kıramayacağı kadar güçlenesin."

"biliyorum, ben seninleyken hep güçlüyüm. seni seviyorum."

"ve.." dedi minho beklentiyle. buna karşılık jisung onu yanağından öptüğünde memnun bir şekilde gülümseyerek cevap vermişti.

"ben de seni seviyorum."

"ve... devamını eve gittiğimizde bana vereceksin." dedi jisung, yüzünde yaramaz bir gülümseme vardı.

09:45, minsung ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin