yirminci bölüm, final.

1.2K 161 32
                                    

fici kaldırdıgımdan beri her gece karabasan gibi üstüme çöken düş gerçek oldu, EN ÖNEMLİ BÖLÜMÜ SİLDİM YANLIŞLIKLA.

09:45; yeni bir hayata açan ıhlamur çiçekleri.

jisung ilk iş günü telaşla kafeye vardığında önce kapıda birkaç saniye soluklanması gerekmişti. uzun süredir kapıda asılı olan iş ilanının artık orda olmayışı yüzüne içten bir gülümseme yayılmasını sağladı. her kim olursa olsun, sevgilisi ve arkadaşlarıyla çalışacak yabancı birine hemen ısınamayacaktı, neyse ki böyle bir şeye gerek kalmamıştı çünkü aradıkları yetenekli sahne sanatçısını pek yakınlarından bulmuşlardı.

içeri girerken öten çan bile ona bir başka heyecan veriyordu o gün, başını kaldırıp baktığında çana iple bağlanmış ıhlamur çiçeğini gördü, burnuna dolan kokuyla etrafa bakmış ve kafenin farklı yerlerinde bu çiçeğin asıldığını görmüştü.

yazın samimiyetine ve kafenin aurasına çok uyduklarını düşünürken memnuniyetle gülümsedi ve bar taburelerinde sohbet eden arkadaşlarının yanına gitti. changbin onu gördüğünde yüzünde sinsi bir gülümseme oluşmuş ve mutfağı işaret ederek konuşmuştu.

"seninki mutfakta, seni bekliyor."

jisung arkadaşına göz devirmiş olsa da minho ile ilgili her şey kalbinin çarpmasını sağladığından heyecanla mutfağa yöneldi.

o gün, onu heyecanlandıran pek çok şey vardı. terli ellerini sürekli pantalonuna sürüyor ve gerginlikle ensesindeki saçları kaşıyordu. her şeye rağmen, o gün en mutlu günü olacağını biliyordu.

jisung mutfağa girdiğinde yoğun ıhlamur kokusunu takip etti ve sevgilisinin hemen orada olduğunu gördü. minho, jisung'un geldiğini görür görmez elindeki kupayı tezgaha bırakmış ve sevgilisine sıkıca sarılmıştı. sevgilisinin çok gergin olduğunu biliyordu çünkü işe başlayacağı kararını aldığı günden beri bir şarkı üzerinde çalışıyor, ilk kendi şarkısını seslendirmek istediğini söyleyip duruyordu.

onunla birlikte, şarkıyı henüz hiç dinlememiş olan minho da çok heyecanlıydı. sadece jisung melodiyi mırıldanırken onu dinlemiş ve sevgilisinin kendisiyle alay etmesine huysuz bir ifadeyle tepki vermişti.

jisung önce biraz söylemeyi kabul ediyor, sonra da sadece küçük mırıltılarla minho'yu geçiştiriyordu. kendisine çatık kaşlarla bakan sevgilisi sayesinde bir süre kahkaha atsa da sonra onu yumuşatmak için boynuna sarılıyor ve dudaklarını büzüp af diliyordu.

her seferinde "dinlediğinde çok seveceksin!" diyip meraklandırmayı da ihmal etmemişti.

ısrarları işe yaramadığından minho da herkes gibi merakla beklemeye devam etti. ve mihayet, sevgilisinin güzel sesinden şarkılar dinleyeceği o gün gelmişti.

jisung hem aldığı ıhlamur kokusu hem de sevgilisinin sıcak kollarıyla sakinleştiğini hissediyordu. gündüz olsa sıcaktan bunalabilirdi ama yazın gelmesiyle birlikte kafeyi gece yarısına kadar açık tutuyorlardı ve jisung'un işe tam 09:45'te gelip, 10'da sahneye çıkacağı kararını almışlardı. sonuç olarak, akşam olduğu için bunalmadan sevgilisine sıkı sıkı sarılabiliyordu ve tabii ki sahneye çıkması için var olan 15 dakikasını onun kollarında geçirmeyi tercih edecekti.

minho onun omzuna bir öpücük bıraktıktan sonra sakin ortamı bozmamak için sessizce konuştu;

"ıhlamurları senin için astım, kendini rahat hissetmen için. işe yaradı mı?"

jisung "hepsini sen mi astın?" diye şaşkınlıkla sorduktan sonra, başını usul usul sallayan sevgilisinin tatlılığına gülüp neşeyle yüzünün farklı noktalarını öpmeye başlamıştı.

yeniden başını omzuna yasladığında "çok güzel olmuş." diye mırıldandı. tamamen sakinleştiğini söyleyemezdi, aslında o gece onu kimse sakinleştiremezdi ama içindeki tatlı heyecanı da seviyordu.

minho, jisung'un şiddetli sevgi gösterisinin etkisinden kurtulduğunda kıkırdayıp bu kez onu boynundan öpmüş ve hafifçe geri çekilip beklemekten ılıklaşan ıhlamur çayını alarak ona uzatmıştı.

"senin için yaptım, sahneden önce ılık bir şeyler içmek belki boğazına iyi gelir?"

jisung başını sallayıp çayından birkaç yudum içtikten sonra saatine bakmış ve sahneye çıkması gerektiğini fark edip sevgilisini de çekiştirerek mutfaktan çıkmıştı.

changbin'in sandalyesine oturmuş gitarını kontrol ettiğini gördüğünde ona masum bakışlar atarak mikrofonun başına geçti ve istemsizce boğazını temizledi. ilk sahnesi olduğu için kafe çok fazla dolu değildi ama tüm arkadaşları ve kafenin devamlı müşterisi olan birkaç kişi onu dikkatle izliyorlardı.

sevgilisine baktığında ona göz kırptığını görmesiyle nefesi kesildi. herkesin içinde böyle güzel bir adama şarkı söyleyecek olmak kalbini güm güm attırıyordu.

bir anda sanki maraton koşmuş gibi hızlanan nefesleri ve durdurmaya çalıştığı halde inip kalkan göğsü neler olduğunu anlayamamasına sebep olsa da, panik atak geçirmek üzere olduğunu anlaması uzun sürmedi. bu farkındalıkla yeniden sevgilisine baktığında onun gözlerindeki sevgiyi ve desteği görerek sakinleşebilmişti.

onun ne kadar heyecanlı olduğunu en iyi changbin biliyordu çünkü şarkıyı ve hikayesini bir tek o dinlemişti. minho bu yüzden çok fazla kıskançlık yapmış olsa da bu kıskançlıklar artık eskisi gibi değillerdi, changbini kardeşi gibi görüyor ve seviyordu.

jisung'a elini uzattığında jisung gülerek çakmış ve changbin'e başlaması için müsaade etmişti. şarkı ilk başladığında sesini kaybetmemek için çok uğraşsa da yavaşça rahatlamış ve kendi yazdığı şarkıyı en iyi söyleyebilecek kişi olduğunu aklından geçirmişti. hem de sevgilisi için yazdığı şarkıyı, kimse ondan daha güzel söyleyemezdi.

minho'nun gözleri ışıktan olmadığına emin olduğu bir şekilde parlarken onun da gözleri dolmaya başlamış ve ikisi herkesin dikkatini çekmişlerdi.

jisung şarkısını bitirdiğinde minho yanına gidip ona sıkıca sarılmış ve birkaç damla yaşın sevgilisinin tişörtüne damlamasına sebep olmuştu. onun ağladığını fark eden jisung geri çekildi ve sevgilisinin göz yaşlarını silip yanaklarına öpücükler kondurdu. bir kez de dudaklarını öptüğünde ikisi de aynı tuzlu tadı almışlardı.

bu küçücük öpücükten sonra jisung daha fazla bekleyemeyerek bir dizinin üzerine çöktü. minho ona gözlerini büyüterek bakarken bir adım geri çekilmişti. daha yeni durulan gözyaşları yeniden akmak üzere gözlerine hücum ettiğinde, sevgilisini görebilmek için onları hemen silmiş ve çığlık atmayı az önce bırakan hyunjinle beraber herkes gibi sevgilisini dinlemeye başlamıştı.

"bana seninle tanıştıktan sonra bam başka bir soluk verdin ve beni hiç olmadığım kadar mutlu ettin, sevgilim. ben de sana 'seni, beni mutlu ettiğin kadar çok mutlu edeceğim.' demiştim. sözümü tutmak istiyorum, birbirimize aile olalım istiyorum. çünkü biz bunu hak ettik. benimle evlenir misin?"

minho bir jisung'a bir de elinde tuttuğu alyanslara bakarkem ne kadar zaman geçtiğini bilmiyordu ama jisung'a yıllar gibi gelmişti.

minho onu koltuk altlarından bir bebek gibi kaldırıp kollarının arasına aldığında herkes bağırmaya başlamıştı. bu, kabul ettiği anlamına mı geliyordu? herkes bu kadar mutluysa öyle olmalı diye düşündü jisung, sonra kulaklarına sevgilisinin içine huzur veren sesi doldu.

"seninle mükemmel bir aile olacağız sevgilim, seni çok seviyorum. seninle evlenirim..."

bu sözler diğer tüm sesleri bastırırken jisung'un yanağından oraya ne ara geldiğini bilmediği bir yaş akıp minhonun bonuna düşmüştü. biraz sonra artık minhonun boynu gerçekten ıslaktı çünkü jisung dakikalardır tuttuğu gözyaşlarını artık zaptedemiyordu.

minho'nun kıkırtısını hissettiğinde gözlerini gömleğinin koluna sürerek kuruladı ve sevgilisinin mutlulukla parlayan yüzünü daha net görmeye çalıştı.

minho, jisung'un boynundan çekildiğini hissetmesiyle ona fazla vakit tanımadan dudaklarını dudaklarına bastırdığında, jisung'un gözleri hemen kapanmış ve zihni minhonun onu çektiği ütopyaya doğru yol almıştı.

farklı bir şeyler okumuş olun diye girişteki cümleyi değiştirdim. -hayır hatırlamadığımdan değil.-

09:45, minsung ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin