25. Bölüm: Siyah oda'nın gizemi

993 210 246
                                    

Keyifli okumalar ve bol kahkahalar dilerim. 💙🐣

Hastane kapısından içeriye koşarak girmiştim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Hastane kapısından içeriye koşarak girmiştim. O kadar sinirliydim ki gözüm kimseyi görmüyordu. Bir pazar günüm vardı ayol! Ece'nin odasına doğru giderken hızla yanından geçtiğim insanların omuzlarına çarpıp ardından da özür diliyordum. Pazar günleri çalışan tek meslek gurubu kim diye sorulsaydı bana, kesinlikle stajerler ve Ece derdim. Ecenin stajerliği biteli çok oluyordu, doktorluğa ise henüz var gibi görünüyordu. O yüzden onun ismini ayrıyeten belirtiyordum.

Yine yanlışlıkla birine çarpıp yoluma devam edecektim ki özrümü dilememe fırsat vermeden çığlık atmaya başlayan manyak adamla şok geçirmiştim. "Sakin olun lütfen, yanlışlıkla oldu!" Benim sözlerimin hiçbir faydası olmamıştı. Adam durmadan deli gibi bağırmaya devam ediyordu. Ah, doğru ya sanırım gerçekten delinin birine çarpmıştım... Bu zamana kadar hep raporsuz delileri kendime çekmiştim ama işte o gün bu gündü, ponçiklerim! O kutsal gün!

Raporlu bir deli bulmuştum sonunda! Adamın suratına bakarak kahkaha atmaya başlamamla adamın sesini bastıran sesim, adamı susturmuştu. "N-Ne gülüyorsun?" Kafası eğik bir şekilde sormuştu sorusunu. "Ay! Raporlu deliye rastlamak da acayip oluyormuş!" diyerek daha çok gülmüştüm. Ellerimle dizlerime vuruyordum bir yandan da.

Büyümüş gözlerle bana bakan adam "Sen benden daha delisin!" diyerek ufak ufak adımlarla yanımdan uzaklaşmaya başlamıştı. Bu hali daha da komiğime gitmişti. Kurt gören çivçiv gibi kaçmıştı benden resmen!

Adam gözden kaybolunca hemşirelerden biri yanıma gelip hangi odada kaldığımı sormuştu. Onu deli olmadığıma ikna etmem epey bir zamanımı almıştı doğrusu...

En sonunda Ecenin yanına gitmemiz sonucu, sözlerimin doğruluğu kanıtlanmış oldu. Odaya geldiğimizde, Ece odada tütsü yakmış bir şekilde masasının üstünde oturuyordu. Her yerde mumlar vardı ve manyak arkadaşım hastaneyi kiliseye çevirmişti âdeta. Hemşire ufak çaplı bir şok yaşadıktan sonra "Demek Ece hanımın arkadaşıymış, deliliklerinden anlamalıydım..." diyerek odadan çıkmıştı. "Ne yapıyorsun sen?" diye sordum hemen.

"Kötü enerjileri atıp iyi enerji topluyorum..." Ecenin bu sözleri beni hayrete düşürmüştü açıkcası. Tek derdimiz kötü enerji mi sence Ece? "Tek derdimiz kötü enerji mi gerçekten?! Beni delirtmeyin! Sonra hemşirelere inandıramıyorum kendimi!" Homurtu olarak çıkmıştı son sözlerim. Ece tek gözünü açıp bana kaş çatınca hiçbir şeyden haberdar olmadığını anlamıştım.

"Seyans talep ediyorum..." diyerek masasının önündeki sandalyeyi çekip oturdum. O da masadan inip kendi koltuğuna geçmişti. Dayanamayıp masadaki mumları üfleyerek söndürmem üzerine, Eceden azar işitmiştim. "Anlat ne olduğunu periciğim, dinliyorum." dedi ellerini birleştirerek. Bu duruş benim kıkırdamama neden olmuştu. Başımı sağa sola sallayıp kendime geldim. "Telefon ve televiziyon diye bir şey icat edildi bir kaç yüz yıl önce, haberin var mı yeşil lolipopum?" Soruma göz devirmişti. "Afet ve Aykız magazine şok haber olarak çıktılar." Ellerimi onun gibi bağlayarak çok sakin bir şekilde konuşmuştum. Bu sakinliğimin fırtına öncesi sessizlikle uzaktan yakından alakası yoktu. Olaylara alışkın olan bünyem, bir süre sonra artık daha az tepki gösteriyordu bazı şeylere.

KUZU GÖRÜNÜMLÜ KURT - FINALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin