*4* Ayrılık

502 25 4
                                    

Lal Yıldız

Haluk Beyler bir haftada tamamıyla taşınmışlardı. Yemekten sonra doğru düzgün konuşamadığımız için beni bu akşam evlerine davet etmişlerdi. Bu sürede Yiğit'le de doğru düzgün konuşmamıştım.

Şimdi ise kapılarının önünde hediyem ile bekliyordum. Altın varaklı çınar yaprakları almıştım, iki tane. Kapıyı hizmetçi gibi giyinen kadın açmıştı. Güler yüzle beni içeri buyur etti. Girdiğimde bana doğru gelen aileyi gördüm.

Merdivenlerden hiç tanımadığım birisi iniyordu. Tanımadığından emin misin? dedi iç sesim. Kafasını kaldırmasa da tanıdık gelen vücuda daha dikkatli baktım. Ben bu zekayla o kişiyi çıkaramam.

Kafasını kaldırıp bana baktı. Adal Barkın Vural. Sevmediğin ot dibinde bitermiş. Ay şimdi bana evin hayırsız oğlu bu demesinler.

Tamam, belki kendisinden haz etmeyebilirdim ama bu adamın neresi hayırsız? Biraz burnu havada falan ama yani bu da söylenecek söz mü? 

Haluk Bey ve Perihan Hanım'ın elini sıktıktan sonra sıra ikisine gelmişti.

Adal'ın elini uzatmasıyla başka bir el onun önüne geçti. Üvey kardeşi Enis Vural.

Saygısız. 

Enis'in elini ittirip Adal'la selamlaştım. Enis'in suratına bile bakmamıştım.

"İsterseniz yemeğe geçelim." diyen Perihan Hanım'ın ardından ilerledik.
Yapılan enfes çorbalarımızı içerken Haluk Bey öz oğluna sert bir bakış attı.

"Adal, diyorum ki; şirkete gelip biraz yardım mı etsen."

"Baba biliyorsun setim var. Çok çalışıyorum."

"Ne çalışması be. Yaptığın iki yalandan oyunculuk." Haluk Beyin bu sert çıkışına ben bile sinirlenmiştim. Baba olsa sevilmez, koca olsa çekilmez. Adal'ın yüzünde mimik oynamamıştı.

Konuşmalarında haddime olmasa da sus pus kalmak yerine dahil oldum. Bunun kendini savunacak bir hali yoktu. 

"Haluk Bey, emin olun Türkiye'nin gözdesi olmak da kolay değil. Adal'ın oynadığı dizi yayınlandığında beri trendlerden düşmüyor." dedim. O sırada Adal bana dönerek burukça gülümsedi.

"Onun dizileri bana bir şey katmıyor."

"Düşünüyorum ki; Adal da hayatı sizin için yaşamıyor."

Haluk Bey omuz silerek yemeğine döndü. Perihan Hanım burun kıvırarak "Halukcuğum sen boş ver. Benim çalışkan oğlum onun yerine de sana yardım eder." dedi.

Enis hakkında söyledikleri yüzünden içimdeki kahkahaları serbest bıraktım. Bugün terbiyemi bozacaktım anlaşılan.

"Enis sarkıntılık yapmaktan işlere yetişebiliyor muymuş?" Yavşaklık, onun yaptığına daha uygun bir kavramdı. Magazin falan takip etmesem de bir şeyler biliyordum.

Herkes kafasını kaldırıp bana baktı. Adal alttan alttan sırıtırken Haluk Bey, Perihan Hanım'ın konuşmasına izin vermeden onu susturdu.

"Neyse." diyerek geçiştirdiler. Çünkü onlarda söylediklerimin doğru olduğunu biliyorlardı.
Yemeklerimiz bitince öylesine bir konuşmaya daldık. Ta ki telefonum çalana kadar. İzin isteyip masadan kalktığımda şefin aramasını yanıtladım.

"Lalcığım, 3-4 tane haber hazırlaman lazım." dedi.

"Peki Meral Hanım. Yarına gönderirim."

"Tatlım, üzgünüm ama bu akşama kadar hazırlaman gerek. Araya kaynamış ve yetiştirebileceğine inanıyorum."

Yan Komşu  ✓Where stories live. Discover now