*7* Sev

352 20 0
                                    

Lal Yıldız

Adal yakın mesafedeki kızdan ayrılıp dibimde bitti. Bana, benim telefonumu uzattı. Bu adam oyunculuktan yan kesiciliğe geçip vicdan azabından geri mi döndü, anlamadım ki? Boş gözlerle bir ona bir elindeki telefonuma bakıyordum.

"Karşılaştığımızda telefonunu düşürmüşsün." dediğinde elinden alıp hasar tespiti yaptım. Maşallah, sağlıklı.

"Birisi aradı. Çok arayınca açtım. Benim ben olduğunu anlayınca suratıma kapattı." diye sıralı açıklama yaptı. Aklıma Yankı gelince gülmemek için dudaklarımı ısırdım. Ay yok, bu böyle olmayacak. Telefona girerken gülmeye başladım.

Tahmin ettiğim gibi Yankılanıyor aramıştı.

"Teşekkür ederim ama lütfen bir saniye bekle." dedim ve babama döndüm. Bana bir şey söyleyecekti ama konuşamıyordu. 

"Sen boş ver bu çocuğu. Görüşme onla." diyerek odasına çekildi. Ben ne olduğunu anlayamadım. Acaba aptallaşmaya mı başladım.

Orada öyle dikilmek yerine Adal'la beraber asansöre ilerledik. Yankıyı aradığımda "Lal, sen beni kalpten mi götüreceksin!" diye bağırınca telefonu kulağımdan çektim.

"Off kapa çeneni."

"Gel, beni havaalanından al." diyerek telefonu yüzüme kapattı. Tekrar Adal'a döndüm. O da şaşkınlık ve merakla beni dinliyordu. O an hayırsız arkadaşıma sürpriz planlamak geldi aklıma. Hem şu oyuncu bozuntusunu da biraz uğraştırmış olurum.

"Hayranlarınla aran nasıl?" diye sordum. Ben sürünüyorsam yanımdaki de sürünsün.

"Beni seveni ben daha çok severim." Hıhı, göreceğiz. Senin de diğer oyunculardan farkın yok. Pohpohlanana kadar seversin sonra sıkılırsın.

"İyi, o zaman benimle geliyorsun." dedim. asansörden inerken peşimden geliyordu.

"Nereye geliyorum ben?"

"Havaalanına."

"Ama-" Adımlarımı durdurup ona döndüm ve ters bir bakış attım. Bence konuşmaması gerektiğini anlamıştır.

Kendi arabasına yönelirken koluna girdim. Kafamı iki yana sallarken "Benim arabamla giriyoruz." dedim. 

Sessiz geçen yolculuğun ardından Yankı'nın birkaç adım ötesinde durarak kornaya bastım. Telefona bakarak oturduğu banktan sıçrayınca kendi kendime gülmeye başladım. Adal'a baktığımda o da gülümsüyordu ama gözleri gülüşümde gibiydi.

Arka kapının açılmasıyla gözlerimiz ayrıldı. Ay o nasıl bir andı? Bavullarını dışarıda bırakıp oturdu. Sabır dileyerek arabadan indim. Adal da benimle beraber indi. "Arkadaşın tanıdık geliyor." derken bavulun birini bagaja yerleştiriyordu.

"Güzel mankenimiz." dedim. Dört bavulu nereye sığdıracağım ben ya. Of Yankı, of. 

Birini de yanına aldı. Yolda giderken Yankı Adal'ı dikkatle inceliyordu. Bu beni bile rahatsız etmişti. Bir insana bu kadar ilgi, hayranlık veya sevgi beslemek fazla.

"Senin Lal ile aynı arabada olman olasılık dışı değil mi?" diye sordu. 

"Yani kabalık etmek istemem." 

"Lal'ın en son-" sevebileceği insan sen olabilirsin diyecekti.

Lafını keserek "Güzellik, bunun yerine daha farklı şeylerden konuşsan." dedim. Sesimdeki imayı anlaması gerek. Yankı konuşmak yerine sustu. Akıllı kızım benim.

Aklıma durduk yere Yiğit, sözde kuzeni Seda ve bebeği geldi aklıma. Bu aptal düşüncelerden kurtulabilmem için anlatmam lazımdı.

"Hatırlıyor musun, bir gün Yiğit yanında kuzeni Seda'yı getirmişti." ezikçe gülümsedim. O günü hatırlıyorum. Bir kolu benim üzerimde bir kolu Seda'nın.

"Şu şeker kız mı?" diye sordu. Evet, şeker kız. O gün, o kız o kadar tatlıydı ki herkes ona böyle seslenmişti. Gülerek cevap verdim. "Evet, o kız hamile." dedim. Yankı Yiğit'ten ayrıldığımı bilmiyordu.

"Hadi canım?" dedi şaşırarak. Sonra ekledi. "Ondan çok güzel anne olur." Kafamı çevirip Adal'a baktım. Dikkatle ve kaşlarını çatarak bizi, daha doğrusu beni, dinliyordu. Sanki gerçek Seda'nın kim olduğunu biliyor gibi.

"Yiğit'ten hamile." derken gözümden bir damla düştü. Güçlü durmaya çalıştıkça daha çok yıkılıyordum. Sessizliği "Ne!" diye bağıran Yankı bozdu. Titrek bir nefes aldım.

"Duydun işte." dedim.

"İyi, bir daha aklına gelmez." dedi çünkü anlatınca daha kolay unutacağımı biliyordu.

"İçmeye gidelim mi?" diye sordum. Aslında buna ihtiyacım yoktu.

İkisi de bana dik dik baktı.

"Benim için değil, Yankı'nın gelişi için." dediğimde ikisi de ikna oldu.

"O zaman benim dediğim yere gidelim. Paparazi olmaz." dedi ve yolu tarif etti Adal.

* * *

"Hadi geç oldu. Eve gidelim." Benim de oturmaktan totişim ağrıdı ama olmaz.

"Olmaz!" diye bağırdım. "Bugün şafak operasyonuna katılacağız." Adal da Yankı da bana gözlerini devirdi. Hayır yani ben ne demiştim ki?

Boş gözlerle etrafa bir süre daha baktım. Ayağa fırlayıp "Totom ağrıdı, ben yürüyeceğim." dedim. Yalpalamadan yürürken koluma biri geldi ve onun yanındaki de başka biri. Durup onların kim olduğuna baktım.

'Tanıyor muydum ben bunları?'

Hatırladım. Aslında unutmamıştım ki. Adal ve Yankı. 

Adal bizi bıkmadan peşinden sürüklüyordu. Ben çok yoruldum. Dışarı çıkınca bunduğum ilk kaldırıma çöktüm ve ağlamaya başladım.

Ben neden bu kadar çok yoruldum ki?

Yankı da yanıma oturdu. Ağlamaklı sesiyle "Çok yoruldum." dedi. İkimiz de bu durumdan şikayet ediyorduk. Yankıyı kollarından tuttuğum gibi göğsüme bastırıp sarıldım. En son ne zaman gördüğümü bile hatırlamıyordum. Ben en son neyi hatırlıyordum.

Aman, boşver!

Üstümüze düşen gölgeyle kafamı kaldırıp homurdandım. Yine mi Adal Barkın Vural?

Kendimi yankıdan ayırınca gözlerimi kısarak Adal'a baktım. Yine üstten üstten bakıyordu vicdansız. Göz yaşlarımı sildim.

"Ne diye bakıyorsun? Seni de hiç sevmiyorum zaten. Hep üstten üstten bakıyon." dedim. 

Yüzü mü düştü?

Üzüldün mü sen?

Ama ben, sen öyle bakınca nasıl kıyabilirim ki?

Sonra Yankı'ya baktım. O hala ağlıyordu. Onun göz yaşlarını silerken "Ben seni çok seviyorum." dedim. Sonra Adal'a baktım ve ayağa kalktım.

Kollarımı boynuna dolarken "Korkma, seni de seveyim mi?" diye sordum. Böyle bakınca sevilmeyi hak ediyor gibi duruyordu. 

Değil mi?

Evet evet. Bence de.

"Sev." dediğinde kafamı omzundan çekip dudaklarımı dudaklarına batırdım. Ama hemen geri çektim. 

Tövbe tövbe. 

İçki içmeyin anacım. 

Günah günah.

Yüzüme sırıtmaya devam ederken Yankı'yı da kaldırdım ve arabaya geçtim. Aptal çocuk hala orada öyle öküzün trene baktığı gibi bakıyordu.

'Acaba onu daha önce kimse mi öpmedi?'

Yoo, ben gördüm. 

Hani bunun adı Ali'ydi, o zamanlar Zehra'yı bir sürü kere öpmüştü. 

Yüzümü buruşturdum. Pis veletler.

Yan Komşu  ✓Where stories live. Discover now