*23* Yumruk

188 18 1
                                    

Lal Yıldız

Yapımcıların ayarladığı tatil'e Yankı'yla beraber dahil olduk. Adal'ı Hera'yla yalnız bırakır mıyım hi? Bursa'da tatil köyüne geldik ve bütün bungalov evler bizim için ayırttırılmıştı. Yani sadece biz bize. Evler havuzun etrafını sarmıştı. En azından havuzu var.

Kötü yanı ise Hera'yla aynı evde kalmak...

Hera, Yankı ve benle kalırken abim, Adal ve Can'la kalacaktı. Ne güzel üç arkadaş. İstediğimiz gibi konaklama hakkımız varmış. Yani kimse bize karışmayacak. Eşyalarımı yerleştirir yerleştirmez duşa girip yatağa geçtim.

Kapımın çalmasıyla 'gel' komutunu verdim. Yankı'dan başkası olamaz diye düşünürken Adal'ı görmemle gülümsedim.

"Uyuyacak mısın?" diye sordu.

"Arabayı kullanan sen ama sanırım yorulan ben." dedim gülerek. Yani kolumu kıpırdatacak hal bulamazken Adal buraya kadar gelmiş.

Yatağın diğer ucuna ilerlerken "Seninle uyuyacağım." diyerek kendini attı. Artık ağırlığını nasıl verdiyse zıpladım. Yüzüstü yatarken beni kendine doğru çektiğinde ona döndüm. O da arkasını döndü. 

Üzerindeki tişörte rağmen yaralarının nerede olduğunu biliyordum. Ezberlemiştim. Arkadan ona sarılarak, tahminimle yaralarının tam üstüne, öpücükler kondurdum.

"Biliyorsun." diye mırıldandığında gözlerimi kapatıp kendimi uykuya verdim.

Uyandığımda hava bayağı kararmıştı. Vücudumun yarısı Adal'ın üstündeyken ona doğru dönüp yüzünü incelemeye başladım. Yaraları geçmişti. Parlak bir yüzü vardı, keskin çene hatları, öpülesi dolgun dudakları... Aklıma sarhoşken bana bal dudak demesi geldi. Gülümserken gözlerini açtı. 

Uykulu sesiyle "İzleniyor muyum?" diye sordu. Kıkırdarken "Sevgilimi izlerken izin mi alacağım?" dedim. Çarpık gülümsemesiyle "Sevgilim." diyerek iç geçirdi.

"Acıktım artık."

Dudaklarına buse kondurup ayaklandım çünkü cidden acıkmıştım. Yerleştirdiğim kıyafetlerden tek parça bir elbise seçip banyoya girdim ve işimi hallettim.

Çıktığımda Adal da ayaklanmış gözlerini ovuyordu. Beni kendine doğru çekerek "Yemek saatini kaçırmış olabiliriz." dedi ve odadan çıktık. Ölek mi açlıktan? İllaki kalmıştır bir şeyler. Aşağı indiğimizde herkes oturuyordu. Abimi görmemle adımlarım duraksadı.

Sıçtım gerçekten.

Hera "İki uyuyan güzel de geldi." deyince tüm gözler bize çevrildi. Adal'ı kendimden ittirdim.

Yankı ve Can sırıtırken Hera sinsice gülüyordu. Abim ise bunların tam tersi, kaşlarını çatmış bize bakıyordu.

"Abiciğim?" dedim adımlarım yanlarına doğru giderken.

"Lalciğim?" dedi kızgın sesiyle. Kör bile olsam kızdığını anlardım. Kötü bir şey yapmadık ki sadece uyuduk.

"Merak ediyorum siz odada ne yapıyordunuz?" Hera da her boka giriyordu. Domuz kılıklı.

"Sev-" derken kendimi durdurdum. Tabi ki de öyle bir şey yapmıyorduk da sinirlendiriyor beni. "Uyuduk Hera. Sadece uyuduk."

"Yani siz sevgilisiniz?" diye sordu abim. Tam cevap verecekken Hera yine atladı ve beni bitirecek hamleyi yaptı.

"Karavanda öpüşen iki insan kardeş olamayacağına göre." Öpüştük mü? Yoo. Daha doğrusu Hera gelmişti.

"Sen ruh hastası mısın? Geldiğinde öpüşür gibi bir halimiz var mıydı sence?" Dayak manyağı yapacağım ben bu gidişle.

"Hera artık çeneni kapasan mı?" Can best arkadaşım olma yolunda gidiyor.

Hera omuz silkerek "Üstünde oturuyor oluşu bir şey değiştirir mi?" dedi. Bütün gördüklerini ortaya döküyor.

"Kızım sana ne acaba? İstersem sevişirim, sana mı soracağım? Yürü ilerde havla ahlak köpeği."

"Güzelim sen yukarıda işi pişirirken benim bunu açık etmem mi problem oldu?" Tam ayağa kalkmıştım ki abimin "Otur!" komutuyla geri oturdum.

Bomba patlıyor.

"Sabırlarımı sınıyorsun Hera. Sana ne insanların özel hayatından. Bir daha kardeşime dilini uzatırsan hiç iyi olmaz." dedikten sonra bana dönerek "Siz de ulu orta yapmayın, milletin diline düşmeyin." dedi abim.

Canım abim yine beni savundu. Adal'a mutlulukla bakarken abimin sesiyle ona döndüm. "Gözümün önünde cilveleşmeyin. Aranızda en az iki metre olacak."

Tek kaşımı havaya kaldırdım. "Ayrıl Yankı'dan." dediğimde aval aval bakmaya başladı.

"Canım abim, diyorum ki aranızda iki metre olacak." Abim yerine herkes sırıtıyordu.

Abim küçük bir çocuk gibi "Bana ne o benim sevgilim." diyerek Yankı'yı daha çok çekti kendine. Benimki sanki başka bir şey.

"Benim de bir sevgilim var. Biliyorsun değil mi?"

Gözlerini devirip "İyi be. Al sevgilini ne yaparsan yap ama içimde kalmasın." dedi ve ayaklandı. Ben ne yapacağını merakla beklerken Adal'a yumruk atmasıyla yanına gitmem bir oldu. 

Ona bir şey olmasını istemiyordum. Çocukluğu geliyordu aklıma ister istemez. O zaten küçükken çekmiş. Yüzünü korumam altına aldığımda gözlerimden yaşlar firar etti.

Hera yine geri kalmayıp lafını etti. "Bak bak bak. Ne kadar da seviyormuş sevgilisini. Timsah gözyaşlı."

Adal sırtımı sıvazlayarak boğuk çıkan sesiyle "Bir şey yok." dedi. Onu serbest bıraktığımda "Niye vurdun, rahatladın mı?" diye abime çıkıştım.

Adal gülerek "Lal alışkanlık oldu artık acımıyor." dediğinde daha çok ağladım.

Abim "Ne alışkanlığı ya?" diye sordu.

Hıçkırıklarımla "Hiçbir şey bilmiyorsun." diye bağırdım.

"Çıkın şu evden!" diye bağırmamın üstüne daltonlar gibi sıralanıp çıkıyorlardı. Hera hariç. Bu kız bende keçilerimi kaçırtıyordu.

"Hera siktir git artık." dediğimde Adal gülmeye başladı. Hera da yerinden kalkarak evden çıktı. tıpkı diğerleri gibi...

Sadece Adal'a sarılmak istiyordum. Yavaş yavaş renk alan elmacık kemiğini öptüm ve omzuna yaslandım.

Yan Komşu  ✓Where stories live. Discover now