*10* Dans

295 18 1
                                    

Lal Yıldız 

Mesajı okuyunca dudağımı dişleyerek Adal'a bakıyordum. Belki zihnimi biraz zorlasam neler olduğunu çözebilirim. Hatta ben onu öpmemişimdir ki. Niye onu öpeyim, dünyada öpülcek adam mı kalmadı?

Adal'ın bakışları ona baktığım için beni buldu. Doğruluğunu anlamak için gözlerim bir telefona bir adal'a bakıyordum. Ay malesef ki gerçek. Bakışlarımı ondan çektiğimde yemeklerimiz geldi. Ben sipariş etmemiştim ki. Aman neyse. Yemek, yemektir.

Abim kulağıma eğilerek "Niye gerginsin?" diye sordu. O kadar mı belli oluyor?

"Ne alakası var?" diyerek yalanlamam gerekiyor.

"Bacağını sallıyorsun Lal." Bunu ben bile fark etmemiştim.

"Ay bilmiyorum. Bir hata yapma ihtimalim var gibi." dediğimde bana 'aptalsın' bakışları gönderdi.

Onlarla pek bir alakam olmadığından sessizce yemeğimi yiyordum. Ta ki Hera'nın bakışlarını üzerimde hissedip kafamı kaldırdığım.

"Ben seni bir yerlerde görmüştüm ama tam olarak çıkaramadım." dediğinde gülümseyerek baktım. Bu sırada düşünüyordum. Beni nerede görmüş olabilir? Buldum.

"Muhabirim. Belki haberlerde görmüş olabilirsin."

"Umar'ın neyi oluyorsun?" Ebesi. Hasbinallah.

"Kardeşiyim." Anladım der gibi kafasını salladı.

Yemekten sonra şampanya patlattılar. O sırada dans müziği başladı. Hera zorla Adal'ı kaldırmaya çalıştı. Yanımdaki hareketlilikle gözlerimi onlardan çekip sağa çevirdim. Yan karakterlerden birini canlandıran ünlü oyuncu Can Sima vardı.

Elini uzatarak "Bu dansı bana bahşeder misiniz?" diye kibarca sordu. Hiç dans edecek havamda değildim. O yüzden ben de nazikçe teklifini reddettim.

"Lütfen beni kırmayın." dediği sırada gözlerim karşımda oturan Adal ve Hera'ya takındı. Dansa kalkıyorlardı. Tekrar Can'a döndüm. Beni darlamak istemediği bal rengi gözlerinden belliydi.

İçten gülümsememle kafamı salladım ve elini tuttum. Beni dansa kaldırdı. Aramızdaki mesafeyi dikkate alarak kollarımı omuzlarına koydum. Can'a bakmak yerine gözümü her yerde gezdiriyordum. Ve... Adal ile Hera... Merakımdan Hera'nın ne giydiğini incelemeye başladım. Koyu kırmızı, kadife elbisesi; tek omuzluydu ve zaten kısa olan elbisenin bir de yırtmacından zincirler iniyordu.

 Koyu kırmızı, kadife elbisesi; tek omuzluydu ve zaten kısa olan elbisenin bir de yırtmacından zincirler iniyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Paçoz kılıklı.

İçimde istemsizce ona karşı bir nefret oldu. Silkelenip kendime gelmem lazımdı.

Beni bu transtan Can'ın "Sizinle tam olarak tanışamadık." demesi çıkarttı. Ben kendi kendime adama Can diyeyim.

"Lal Yıldız, kısaca gazeteciyim ve abimin kardeşiyim." Can kahkahalarla gülerken neyi yanlış söylediğimi düşündüm. Abimin kardeşi mi? Abimin ablası olamam ya.

Utanarak başımı öne eğdim. "Yönetmenin güzeller güzeli kardeşisin." dediğinde yanaklarımın kızardığı hissedebiliyordum.

"Can Sima, aslında mankenim ve abinin oyuncusuyum." dediğinde ben de kıkırdadım. Düşündüğümden daha komikti bu adam.

Geriye doğru çekildiğimde kendimi başkasının kollarında buldum. Karşımdaki Adal "Eş değişikliği" derken kaşlarımı çatarak ona baktım. Karşı karşıya gelmek istediğim en son insandı. Hele ki dün geceden sonra.

Hiçbir şey demeyince kafamı aşağı eğerek adımlarına eşlik ettim. Kulağıma eğilerek "Kafanı kaldırman gerektiğini düşünüyorum." diye fısıldadı.

Kafamı kaldırdığımda ise onun dışında her yere, herkese baktım. Gözlerim abime kayınca yine, yeni ve yeniden bir kızla flörtleşiyordu.

Yankı'nın yerinde olmak istemezdim. Abim, abim olabilir ama çok çapkın. Aslında bunu sadece flört olarak yaptığını düşünüyorum. Abim gibi birinin aşkını çekemezdim.

"Benden nefret ettiğini duymak acıttı." dedi alaylı sesiyle. Ben de nereden vuracak diye düşünüyordum.

"Özür dilerim. Biliyorsun," Utanarak konuştuğumdan sesim kısık çıkmıştı.

"Sarhoş olduğunda gerçekleri söylersin." doğru söylüyordu. Ne zaman içsem bir şeyler itiraf ediyordum. Ama bana da yazık değil mi? Ay bir de adama seni seviyim mi demişim. Kafamı kuma gömeceğim ama yazık bana.

Bana yıllar gibi gelen şarkının bitmesiyle kendimi Adal'dan uzaklaştırıp abimin masasına oturdum. Sıcak basınca elimi yüzüme yelpaze yapmamak için zor tutuyordum. Masadaki şaraptan biraz alsam belki fayda ederdi.

Birkaç yudumdan sonra kafamı kaldırıp Adal'a baktım. Göz göze gelince bakışlarımı ondan kaçırdım. Hiç olmadığı kadar çok utanıyorum. Hera'ya baktığımda şeytanca bakışlarını üzerimden çekmiyordu. Onun bu hallerine gözlerimi devirip telefonumu elime aldım.

Lal: Beni ara ve gelmem gerektiğini söyle.

Yankılanıyor: Ne diyeyim?

Lal: Ne bileyim ben? Ölüyorum falan de işte.

Lal: Mankensin kızım sen! İki küçük oyunculuğu mu beceremeyeceksin?

Yankılanıyor: Ayıp ediyorsun, alasını yaparım ben. Sen hiç merak etme.

Yan Komşu  ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin