57. Bölüm "Senden Büyüğüm"

900 185 44
                                    

Farklı bineklerin farklı hızları vardı. Ah Jin'e Fire tarafından verilen Poor Flame doğal olarak en hızlılardan biriydi. Dahası, hala gökyüzünde uçuyorlardı ve bu da koordinatlarını takip etmeyi çok zorlaştırıyordu. Kadın oyuncular gerçekten çaresizdi, tamamen geride kalmadan önce onları kısa bir süre takip edebildiler.

"Ah ah ah–bu Tanrısal Amca!!" Heyecanlı olan Twig Fence Ah Jin'in arkasındaki oturağından bağırdı, gözleri merakla doluydu, "Gerçekten aşırı havalı hahaha!"

Gencin neşeli görünüşü gülmesini engelleyemeyen He Jin'i de etkiledi, "Kaç yaşındasın?"

Twig Fence: "16! Ya sen? Sanırım benden çok daha küçük olmalısın!"

Ah Jin'in ağzı seğirdi...

Fence: "Nasıl oldu da bu kadar havalı bir bineğe sahip oldun ah, satın mı aldın?"

"Benim eski... bir arkadaşım verdi!" He Jin neredeyse "kocam verdi" diye ağzından kaçırıyordu, hemen tepki verdi, yüzü kırmızıya döndü. Anne, Fire tarafından biraz beyni yıkanmış gibi görünüyordu!

Fence: "Arkadaşın bir sonradan görme mi? Bu şey çok pahalı görünüyor!"

He Jin: "..."

Havada olduklarından dolayı, konuşmak için bağırmaları gerekiyordu. Twig Fence He Jin'in arkasında oturuyordu, kaba genç sesi He Jin'in kulak zarını şok etti. Ama garip olan şey, birbirlerine çok yakın oturmalarına rağmen, He Jin, Fire ile birlikteyken her zaman hissettiği tuhaf gerilimi hissetmiyordu. Utanç yoktu, çekingenlik yoktu, hepsi çok doğal geliyordu, tıpkı iki erkeğin normalde birlikte otururken hissettikleri gibi. Yani bu tür durumlar için normal tepki bu olmalı, değil mi?! (= _ =)

"Bu benim oyunda uçtuğun ilk sefer!" Twig Fence, Tarzan'ın göğsüne vurma ve bağırma şeklindeki ikonik hareketini taklit etti. Sesi rüzgar tarafından uzaklaştırıldı ve sonsuz puslu bulutların arasında kayboldu...

He Jin'in dudaklarının köşesi kıvrıldı. Zihninde Fire'ın onu oyun dünyasının etrafındaki manzarayı seyretmeye götürdüğü ilk zamanı hatırladı. O zamanlar hala klavye ve ekran dönemi olmasına rağmen, heyecanı Twig Fence'inkinden daha az değildi.

He Jin onları Göksel Alan'da kendisinin ve Fire'ın evinin inşa edildiği toprağın yanına getirdi. Yedi gün geçmemiş ve ev henüz bitmemiş olmasına rağmen, bilinçaltı burayı gidecekleri yer olarak varsaymış gibiydi.

Twig Fence canavardan atladı, parlak gözleri doğrudan Poor Flame'e bakıyordu. He Jin'in de canavarı kovmak için acelesi yoktu ve diğer çocuğun istediği kadar ona bakmasına izin verdi. Kalbinde, Fire'ın önündeyken böyle görünüp görünmediğini merak etti...

He Jin ona sordu: "Okula gitmen gerekmiyor mu?" Twig Fence sadece 16 yaşındaydı, hala öğrenci olmalıydı. Lise? Bu yaştaki insanlar okulla meşgul olmalılar, nasıl hala oyun oynamaya vakti olabilir?

Fence: "Şimdi tatildeyim."

"Ah?" He Jin merak etti, Aralığın sonunda hangi okul tatili vardı ki? Yoksa Noel miydi? "Yurtdışında mı okuyorsun?"

Twig Fence şaşırmıştı: "Nasıl bildin!?"

He Jin: "Ah, tahmin ettim. Burada saat neredeyse sekiz..."

Fence: "Olduğum yerde neredeyse 12, gece yarısı!"

He Jin: "Büyük Britanya?"
(ÇN: İngiltere.)

Fence: "Yine nasıl bildin!?"

He Jin: "Tahmin ettim..." Sekiz saatlik zaman farkının olduğu yalnızca birkaç yer vardı.

Waiting For You OnlineWhere stories live. Discover now