142. Bölüm "Unutamıyorum"

590 108 31
                                    

Bu cümleleri söyledikten sonra He Jin daha fazla devam edemedi.

He Jin'in babası aniden üç yıl önce oğlunun yurt odasında onunla tartıştığı zamanı hatırladı. Hüsranla ve sert bir şekilde babasına, nasıl hissettiğini hiç umursayıp umursadıklarını, ne istediğini, neyi istemediğini, neyi sevip neyi sevmediğini hiç düşünüp düşünmediklerini sormuştu...

He Jin'in babası o zamanlar oğlunun sadece çocukluk yaptığını düşünmüş ve düşüncesizce geçmişteki tüm gerçekleri anlatmıştı.

Ondan sonra He Jin sakinleşmişti. Haksızlığa uğradığını hissetmesine rağmen eve dönmeyi ve artık ailesine karşı isyan etmemeyi seçmişti. Hatta babasını dinleyip Qin Yang'dan ayrılmıştı.

O artık olgun bir yetişkindi. İnsanlarla nasıl başa çıkacağını biliyordu, gayretle çalışıyor, hatta annesinin ayarladığı randevulara da itaatkar bir şekilde gidiyordu. Her şey çok normal görünüyordu. He Jin'in babası hep dileği gerçekleştikten sonra rahatlaması gerektiğini düşünüyordu, ama öyle olmamıştı. He Jin'in üç yıl önceki sözleri hala zaman zaman aklına geliyordu. Babası, He Jin'i bu birkaç yıl boyunca gözlemledikten sonra hala bir şeylerin yanlış olduğunu düşünüyordu.

Yani, çocuğu mutlu olma yeteneğini kaybetmiş gibiydi. Bu He Jin'in yüzüne kasıtlı olarak yansıttığı "mutsuzluk" değildi, geçmişte bastırılmış ve kalbinin derinliklerine gizlenmiş bir acıydı. Sadece etrafta kimse yokken biraz açığa vuruyordu.

He Jin'in babası, yumruğunu sıkıp omuzları şiddetle titrerken nefret ettiği biri olmak istemediğini öfkeyle kükrercesine bağıran He Jin'in nasıl göründüğünü unutmamıştı.

70 yaşındaki adam o sahneyi hatırladığında aniden titredi. Titreyerek sigarasını söndürdü ve usulca, "He Jin, şu anki halini gerçekten seviyor musun?" diye sordu.

He Jin'in kalbi zaten uzun süredir dibe batmış gibiydi, ancak bu soruyla birlikte aniden tekrar "uyandı". Kendini üzgün hissediyordu. Babası, He Jin'in karşısında sakin kalabilmek için ne kadar çaba sarf ettiğini bilmiyordu.

He Jin düşünüyordu da, kendini sevip sevmemesi gerçekten önemli miydi ki? Önemli olan ailesinin onu bu şekilde tercih etmesiydi.

"Aynen öyle, başka seçeneğim yok." He Jin sakince cevapladı.

He Jin, kendini ebeveynlerinin yerine koymaya çalıştı. Ya zihinsel ya da fiziksel olarak engelli doğsaydı? Ailesi ondan vazgeçer miydi? Kesinlikle hayır, tabii ki onu büyütmeye devam ederlerdi. Tam da bu yüzden ne kadar haksızlığa uğradığını hissetse ve Qin Yang'dan ayrıldığı için ne kadar pişmanlık duysa da hasta annesinden asla vazgeçmemişti.

Bu sorumluluğu üstlenmesi gerektiğini biliyordu. Bir erkek, bir oğul için bu, ödenmesi gereken bedel onun mutluluğu olsa bile doğuştan katlanması gereken bir şeydi.

He Jin'in babası uzun bir iç çekti. Aniden He Lin'in trajedisinin getirdiği olumsuz etkiye He Jin'in katlanmasının yanlış olduğunu fark etti...

He Jin, babasının kaşlarını çattığını görünce onu rahatlatmaya çalıştı, "Baba, sen ve annem hakkında şikayetim olduğunu mu düşünüyorsun? Çok fazla endişelenme. Bak, ben iyiyim ve buradayım, annem de çok daha iyi bir halde. Sen de kendine dikkat etmelisin. Daha az sigara iç, benim en çok önemsediğim şey senin ve annemin sağlığı."

He Jin'in babası zayıf bir şekilde başını salladı. He Jin onu ikna ettikten sonra içeri girdi. Annesiyle biraz televizyon izledikten sonra, akşam 10'da uyumak için odasına gitti.

İki gün sonra Qin Yang Q şehrine geldi. Hayranlarıyla buluşması o gün saat 14:00 ile 17:00 arasında kültür sarayında yapılacaktı. Yerel kanal muhabirleri ve medya çoktan bu olayı bildirmeye başlamıştı.

Waiting For You OnlineWhere stories live. Discover now