17

897 98 119
                                    

Her şey tıkırında ilerliyordu. Sehun düzenini oturtturmuş, yavaştan bu yoğun tempoya ayak uydurmaya başlamıştı. Patronun anlayışı ve yardımları sağolsun bu süreç gün geçtikçe hızlanıyordu.

İşten geldiği bir akşam üstü pijamalarıyla yorgun argın koltuğunda uzanmış televizyon izlerken kapısı çaldı. Hemen doğruldu. Kimin geldiğini çok iyi biliyordu. Ve o isim bedenindeki tüm yorgunluğu silip süpürecek kadar ilgili olduğu birine aitti, sevgilisine.

Hızlı adımlarla koridoru aşıp kapıyı açtı. Adım atmaya halim yok dese de inanmamalıydınız. Zira kime adım attığına göre değişiyordu durum. Tıpkı şimdi olduğu gibi. Esmer elinde poşetlerle kapıda dikilirken gözlerini poşetten ayırarak yol açtı adama.

"Hoşgeldin." Jongin başını sallayıp elindekileri uzattı.

"Şunları tutar mısın Sehun? Ayakkabımı çıkaramıyorum."

Sehun hemen Jongin'in elinden aldı poşetleri ve mutfağa yöneldi. Bir yandan da içini kontrol ediyordu. Gördüğü şişelerle şaşkın bir gülüş bıraktı. Salonunda oturan esmere sataştı bulunduğu konumdan. "Vay canına bira almışsın. Saygın akademisyenimiz de içiyor demek ha." Jongin salondan cevap verdi ona sesini yüksek tutarak.

"Beni çok küçük görüyorsun Sehun. Elbette içiyorum. Abartmadan." Son cümlenin üstüne bastırırken kendisine yapılan imayı anlayıp sustu Sehun. Hiç hatırlayıp keyfini bozamazdı, sarhoş olup kendini rezil ettiği günleri. Birkaç teneke kutu birayı ve esmerin getirdiği abur cuburları alarak salona döndü. Jongin'in bunları asla yemediğini, kendisi için aldığını öğreneli bir hafta olmamıştı daha. Gerçekten mühim işleri olmadıkları sürece neredeyse her akşamı beraber geçiriyorlardı. Ya Sehun karşı daireye geçiveriyor ya da Jongin kapısını çalıyordu. Hatta bazen o akşamların sabahları bulduğu da oluyordu. Üstünden çok geçmemişti, birlikte Jongin'in seçtiği, Sehun'un kesinlikle sıkıcı bulduğu bilimsel bir film izlerken dayanamamış uyuyakalmıştı. Jongin ne kadar bak burada bunu anlatıyor diye açıklama yapsa da günün yorgunluğu ve filmin ağır atmosferi uykuya yenik düşmesi için yeterli olmuştu. Sabah uyandığında ise uykuya direnemeyen tek kişinin kendisi olmadığını anlamış, iki kişinin zor sığdığı koltukta esmerle iç içe geçmiş halde aralamıştı gözlerini. Yani birlikte takılmak bir rutin haline gelmişti onlar için. Zaten aralarında bir metrelik mesafeler olan evlerde yaşarken ayrı kalmaları mantıksız olurdu taze sevgililerin.

"Bakalım ne kadar abartmıyormuşsun." diye sırıtarak masaya koydu elindekileri. Jongin yüzündeki ifadeyi görür görmez şiddetle iki yana salladı başını.

"Unut bunu, seninle iddiaya girmeyeceğim. Ve sen de sabah erken kalkacaksın. Yani çıkar o aklındakileri." Surat astı Sehun. Nasıl aklındakileri okuyabiliyordu bu çok bilmiş?

"Çok sıkıcısın." diyerek homurdandı. Jongin aldırmadı.

"Bugün senin seçtiğin bir filmi izleyecektik. Ne izliyoruz?" Ah, doğru. Bugünün seçimi ondaydı. Açıkçası çok araştırmamış, eğlenceli olduğunu düşündüğü bir tanesini seçmişti.

"Senin sıkıcı filmlerinden olmadığına emin olabilirsin." Masanın üstünde duran bilgisayarını televizyona bağlayarak filmin adını yazdı.

"Birdcage." dedi Jongin dışından okuyarak. "Konusu ne?" Güzel soruydu. Ancak Sehun'da yoktu cevabı. Komedi filmleri listesinden rastgele bulmuş, sevdiği bir oyuncunun başrol olmasıyla da başka seçeneklere bakmaya gerek duymamıştı.

"Ne yapacaksın konusunu? İzleyince öğreniriz." Oynat tuşuna basıp sevgilisinin yanındaki yerini aldı. Kucağında da jelibon paketi vardı. Jongin ise yanıtı üzerine direkt televizyona odaklanmıştı. Birlikte geçirdikleri zaman diliminde Sehun'un onun hakkında öğrendiği bir şey varsa o da bir işe odaklandığında dikkatinin dağılmamasıydı. Ve şansa bakın ki Jongin en basit şeylere bile ciddi gözlerle bakıyordu. Tanrı aşkına alt tarafı bir filmdi işte..

My Slut Neighbor || sekaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin