18 (M)

1.2K 100 133
                                    

Delirmesine ramak kalmıştı. Evin içinde tur atıp duruyor, hırsını alamayıp saçlarını yoluyordu. Sabaha kadar kapatmadı gözlerini. Ne kadar gittiğini anlamış olsa da aptal gibi zil sesini duymayı bekledi bütün gece kulakları. Dediklerinden sonra onu arayıp 'gittin mi' diye sormayacak kadar aciz hissediyordu kendini.

Uykusuz bir sabaha merhaba diyerek hazırlanmak için ayaklandı. Düzenli bir işte çalışmaktan ilk kez bu kadar nefret etmişti. Evden çıkmayıp kafayı bulana kadar içmek istediği günde erkenden işe gidiyordu.

Zombiden hallice kızarmış gözleri ve soluklaşan beyaz teniyle pastane kapısından içeri girdi.

"Günaydın." diye neşeyle onu karşılayan patronunun yüzündeki canlılık onu görünce soldu.

"Sehun, iyi misin? Hastaysan gidebilirsin ben hallederim." Başını iki yana sallayarak reddetti adamı.

"İyiyim patron, sorun yok." dedi tezgahın arkasındaki yerine geçerken. Eve gidip kafayı yemektense çalışarak düşüncelerden kaçmak daha mantıklı görünüyordu. Neyseki ihtiyar üsteleyerek boğmadı onu. Ancak mesele de Sehun'un planladığı gibi gitmedi. Saatler su gibi geçerken ne işe odaklanabilmiş ne de aklındakilerden kurtulabilmişti.

Akşama doğru sonunda bir haber alabildi esmerden. Çalmasını dört gözle beklediği telefonu titreşerek istediğini verirken bomboş gözlerle baktı ekrana. Evet, aramasını istemişti ama şimdi değil. Üstünden bu kadar vakit geçtikten sonra değil..

Üç cevapsız çağrı, beş cevapsız çağrı, yedi yeni mesaj.. Görmezden geldi hepsini. Kendisini delicesine sinirlendiren, kıskançlıktan ve hayal kırıklığından kudurtan adamı telefonda dinlemeyecekti. Hoş, bir açıklama yapacağından bile şüpheliydi ya. Hem ne demişti o kadın için? Telefonda reddedemeyeceği kadar değerli biri.. Bakalım Sehun telefonda ikna edilecek kadar değersiz miydi?

Masalardaki bulaşıkları toplayıp arka odadaki mutfağa götürdü. Hepsini köpüklü süngerle yıkayıp tertemiz yaptı. Yetmedi paspası aldı eline. Küçük dükkanı silerken dışarıdan sakin görünmeye dikkat ediyor, içindeki öfke fırtınasını dindirmeye çabalıyordu. Patronu pastaneyi ona emanet etmiş ve karısını hastaneye götüreceğini söyleyerek gitmişti iki saat önce. Tükenen kurabiyelere yenisi de eklenmeyince mekan git gide boşalmıştı. Gözleri ateş saçan bir Jongin hışımla giriş yaparak doldurdu mekanı. Vileda sopasına dayanmış bedenine yaklaştı birkaç adımda.

"Derdin ne senin Sehun? Neden açmıyorsun o lanet telefonu?!" Sehun doğrudan suratına bakarken sessizdi. Bu diğerini daha da çıldırttı.

"Cevap versene!"

"Sesini yükseltme bana." dedi Sehun kaşlarını çatarak. Elini kolunu sallayarak çalıştığı yere gelip bir de bağırma hakkını nereden buluyordu bu esmer? Jongin derin bir nefes aldı, kravatını gevşetti. Okuldan çıkar çıkmaz buraya gelmiş gibiydi.

"Neden aramalarıma cevap vermiyorsun?" Sesi düz ve alçak bir tondaydı. Ama sorusu..

"Telefonda açıklama yapılmayı hak eden biri olmak istemedim." Jongin pes etmiş bir ifadeyle baktı suratına. Gözlerinden anlaşılıyordu.

"Bunu söyleyeceğini biliyordum işte. Evde konuşalım." dedi bileğini tutarak. Nazik bir tutuştu ancak Sehun hızla çekti kolunu.

"Konuşacak bir şey yok. Gittin mi gitmedin mi?" diye sordu bütün netliğiyle. Alacağı cevaptan ödü kopsa da başka bir açıklamayı dinlemeye de gerek duymuyordu. Gitme demişti ona değil mi? Omuzları düşen esmer aksini yapmış gibi görünüyordu.

"Beni sadece bir dakika dinlemelisin Sehun. Şu an gerçekten mantıklı düşünmüyorsun." İçten içe adı gibi bildiği şeyin tastiğini ondan almak damarlarındaki kanın ısısını değiştirdi. Buz gibi gözlerle baktı esmere, dudakları ise onu dondurmak için açıldı.

My Slut Neighbor || sekaiWhere stories live. Discover now