14. Bölüm

3.2K 534 302
                                    

Selamlar. Alttaki açıklamayı mutlaka okuyun sizi hemen bölümle kavuşturmak için buraya yazmıyorum.

İyi okumalar

⚖⚖⚖⚖⚖⚖

14. BÖLÜM: Kütüphane

Bölüm Şarkısı: Manga-Cevapsız Sorular

Okula geldiğimizde ders hala devam ediyordu ancak muhtemelen bir kaç dakika sonra araya çıkacaklardı. Bu yüzden dersi bölmek yerine koridordaki banklardan birine oturduk ve ikinci derse girmek için ara verilmesini bekledik. Kısmen sessizdik ancak sabahtan beri yaptığımız gibi sürekli gülümsüyorduk da...

Sessizlikten ilk sıkılan-hayretler içinde söylüyorum ki- ben olmuştum. Bu yüzden "Bu arada benimle telefonda konuşan Vedo kimdi?" diye sordum. Gülüşü büyürken "Ses değiştirme programı kullanmıştı ama konuşma tarzından anladığım kadarıyla İbo'ydu. Yani Çita..."

Demek Çita dedikleri kişinin asıl adı İbo yani muhtemelen İbrahim'di. Gıyabında onunla da tanıştığıma göre acaba kaç kişi daha kalmıştı tanışmadığım? İkimizin de telefonuna aynı anda bildirim titreşimi geldi. Ancak görünürde bir bildirim yoktu. Kaşlarımı çatarak Tolunay'a döndüm.

Gözleriyle telefonumu işaret edince ekran kilidini parmak izimle açtım. Fotoğraf uygulamasında güncelleme olduğunu belirten bir bildirim vardı. Bu da şifreydi yani.

Onun telefonuna bakıp yaptığı şeyleri taklit ettim. Aslında Merdümgiriz'deyken de yapmıştı bunları ama insanın tek seferde aklında tutması kolay değildi tabi.

"Şifreni hatırlıyorsun değil mi?" diye sorunca başımla onayladım. Ç.T'ye katıldığım günün tarihi ile lakabımdı.

Sonunda mesajlaşma ekranına geldiğimde bakışlarımı onun telefonundan çekip kendi telefonuma çevirdim.

Mesaj Martı'dandı. "Yarın öğleden sonra 14.30 herkes için uygun görünüyordu. Toplantı var, o saate ayarladım. Sıkıntısı olan varsa şimdi konuşsun, yoksa sonsuza kadar sussun..." Gülümsedim. Onları ilk gördüğümde çok ciddi bulmuştum ve bu da gözümü korkutmuştu ama esprili bir tarafları da yok değildi.

Tolunay'ın eli klavyeye gitti. Ancak bakışlarımı telefonumdan ayırmadım. Bildirim nasılsa düşecekti.

Ve düştü de "Kunduz ve Kite yetişebilecek misiniz?"

Ne kadar da düşünceli bir çocuktu...

Kite "Sabah İstanbul'da olurum ben." yazdı hemen ardından da Kunduz Ammar "Ben bu gece sabaha karşı dönerim bir aksilik çıkmazsa. Danişmend'ten ne haber? Gelince peşine düşeyim mi?" yazdı. Ne kadar azimlilerdi. Bir işten dönmeden öbürünü kovalıyorlardı.

Tolunay "Yarın yetişebilmek için motorla gitmeliyiz. Ama bu senin için sorun olur..." dediğinde bakışlarımı telefondan çekip ona baktım. İçimdeki korkuyu ona yansıtmamaya gayret edip-ki bu benim için pek gayretlik bir mesele de değildi- gülümsedim.

"Eninde sonunda bineceğim, üstelik kullanacağım da. Bir yerden başlamak gerekiyor ve o yer de yarına denk geliyorsa..." omuz silktim. "Benim için sorun olmaz."

Gözleri bir süre yüzümde dolaştı. Orada sözlerimin aksini aradığını biliyordum, bulamayacağını da bildiğim gibi. Korkuyordum ama haklıydı. Bu trafikte ancak motor ile yolculuk süremizi kısaltabilirdik.

"Bana güvenebilirsin. Sana zarar gelmesine izin vermem." dediğinde samimi gülümsemesi olmasa da doğru söylediğini biliyordum. Tolunay düşünceli biriydi. Bu davranışı, bu kibarlığı bana özel de değildi. Bunları da biliyordum ama ilgiye muhtaç yüreğim bilmezlikten gelmeyi tercih ediyor, saçma salak heyecanlanıyordu. Yine kendime yazık edecek, gün sonunda yine kendime acıyacaktım.

Ç.T. Adaletkoridoru.comHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin