8. Bölüm//2

1.5K 257 314
                                    

Herkese merhabalar. Sınır dolmadığından aramız uzun sürdü biraz ama toparlanacağımızı düşünüyorum. Bu süreçte instagramdan beni takip edenler bilir ki benim başıma gelen pişmiş tavuğun başına gelmedi yani. Neyse ki tek parça bir halde yine yazıp tamamlayabildim.

Sınır yine var ve 200 oy ve 300 yorum yine. Üzgünüm bunu koyduğum için ama okunma sayısı ile otanladığımızda inanın çok az bir sınır bu. Ara verdiğim için böyle olduğunu da biliyorum ama yetişemiyordum bu yüzden o arayı vermem gerekiyordu. Sizden ricam sosyal medyada alıntılarımızı paylaşarak hikayemizi daha çok kişiye duyurmanız. Elbette sizin inisiyatifinize kalmış bir durum :) 

Beşik Kertmesi- Böğürtlen mucizesini alacak olanlar ama ikinci kitabı bekleyenler kitabınızı şimdiden almanız sizin için daha iyi olur çünkü fiyatlar yükseliyor sürekli ve zaten ikinci kitabın çıkışı ilk kitabın satışına bağlı  oluyor. Yani bekleyerek daha da geciktiriyorsunuz :) 

Açıklamam bu kadardı. Diğer bölüm ya da Kaptan-ı Derya'da görüşmek üzere. 

Okumaya başlayanlar buraya bir emojisi koyabilir mi?

⚖⚖⚖⚖⚖⚖⚖

8. Bölüm: Arka Sokak

Bölüm Şarkıları:

Berk Baysal-Yaralarını Ben Sarayım

Emre Fel-Yine Beni Sev

Bazı zamanlar oluyordu ki türümüzün ne kadar aciz, eksik ve bu eksilikten bir haber olduğunu fark ediyordum. İnsanlar kendilerini olduklarından çok daha üstün sanıyorlardı. Kibir, biz insanların belki de en trajikomik hatasıydı.

Çünkü gerçekten çok aciz varlıklarız. Öncesini unutur, ötesini umursamayız. Dünya bizim algılarımızdan ibaret sanır kendimizi Kaf dağının en tepe noktasına konumlandırırız.

Ebru'ya bakarken düşündüklerim tam olarak böyleydi. Ne kadar aptal ve aciz olduğum...

Ç.T'ye ilk girdiğimde bana 'Biz dışarıda doğal yollarla tanışmadığımız sürece birbirimizi tanımıyoruz. Burada aynı yola başvurmuş, omuz omuza savaşan kardeşler olabiliriz ama dışarıda yabancıyız. Dışarıda nasıl tanışırsak ilişkilerimiz o doğrultuda ilerler.' dendiğinde bu kuralın üstünde dahi durmamıştım. O kadar önemli değildi ki o an benim için. Şimdi bakınca aslında uygulanması ne kadar zor bir kuralmış onu anlıyordum. Yapmam gereken şeyin Ela gibi heyecanlanıp sorgulamak olduğunu biliyordum ama ağzımı açamadım o an.

"Kaç yaşında ki bu?"

Yirmi...

"Yirmi yaşında. Üniversite ikinci sınıfta."

"Ne okuyor?"

"İstanbul Üniversitesinde Matematik. Aynı zamanda Tekvando antrenörü."

"Spor yaptığı belli canım."

Ela'ya göz ucuyla baktım. Baya beğenmişti Oktay'ı.

"Nasıl manifestlediysem yüce Rabbim hemen sesimi duyup Oktay'ı çıkardı karşıma."

Durumun absürtlüğünün sadece ben farkındaydım ama bu sözleri beni de güldürdü.

"Nasıl hemen âşık olmayı becerdin acaba? Bir tanısaydınız birbirinizi!" dedim.

Ç.T. Adaletkoridoru.comHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin