17. Bölüm " Acımasız "

17K 741 74
                                    

Arkadaşlar, artan okunma oranlarına karşılık yorum ve vote sayıları hiç yukarı çıkmıyor. Ben kitabın bu ilgisizliği hak ettiğini hiç düşünmüyorum. Rica ediyorum artık şu rakamları az da olsa yukarı taşıyalım. Özellikle hayali okurlar, lütfen artık bir yaşam belirtisi verin.

Aylar sonra...

"Eğer canın ölürcesine yandıysa, ilaç can yakmaktan geçer."

Bora, kendisine doğru yaklaşan kum torbasına var gücüyle bir yumruk geçirdi. Tok ses evindeki spor odasını doldururken, genç adam hemen sonraki yumruğu için elini hazırladı.

Yaklaşık bir saattir aynı eylemi yapıyordu ancak bedenen hissettiği bir yorgunluk yoktu. Tam tersi, sanki bir şeylere zarar verdikçe kendine geliyordu.

Her insan hayatta bir şeyden beslenerek nefes alırdı mutlaka. Kimi insanlar sevgiden beslenir, gücünü ve yaşam enerjisini tüm ruhunu donatan sevgisinden alırdı. Kimi insanlarsa karanlıktan, siyahın her tonuyla boyanmış bir nefretten ve içinde iyi olan tüm duyguları yakıp küle çevirmiş kininden beslenirdi. Ne yazık ki genç adamın beslendiği tek kaynak onun tüm benliğini darmaduman etmiş kiniydi ve belki de ayakta durmasını sağlayan tek güç ölümüne ettiği intikam yeminiydi.

Genç adam eldivenlerini çıkarttı ve bir kenara fırlattı. Boynuna doladığı havlusunu eline aldı ve terini kuruladı. Spor odasından çıktıktan sonra adımlarını banyoya yönlendirdi. Ilık bir duşa fazlasıyla ihtiyacı vardı. Banyoya girmeden hemen önce, boy aynası dikkatini çekti. İstemsizce, gözleri boy aynasındaki yansımasını takıldı. Hayatının miladı olarak nitelendirdiği o günden sonra ruhundaki ve benliğindeki değişimlerle birlikte görüntüsü de neredeyse tamamen değişmişti.

Genç adam gözlerini yumdu ve yalnızca aylar öncesinde kalan Bora'yı birkaç saniyeliğine düşündü ve sonra yeniden araladı gözlerini. Ve işte o zaman asıl olan o gerçek tüm yalınlığıyla yüzüne tıpkı bir tokat misali çarptı.

Eski Bora'dan geriye eser bile kalmamıştı.

Tam da istediği gibi.

Arkasını dönüp banyoya giderken aklının bir köşesine not etti. Hizmetçisine evindeki tüm aynaları yok etmesini emredecekti.

Duştan çıkan Bora hemen hazırlanmış ve genç adam hemen holdinginin yolunu tutmuştu. Holding kapısından girer girmez, herkes ayağa kalkmış ve bir saygı göstergesi olarak Bora'nın geçmesini beklemişlerdi. Bu onlara göre bir saygı örneğiydi ama Bora bunun bir saygı değil, kendisinin acımasızlığından doğmuş bir korkunun yan etkisi olduğunun farkındaydı. Ve genç adam tuhaf bir biçimde insanların içine korku salmaktan zevk alıyordu.

Odasının kapısından girmeden önce, kafasını önüne eğmiş genç asistana seslendi.

"Adnan Bey'e söyle, odama gelsin hemen!" dediğinde minyon kadın mekanik bir sesle "Tabi efendim." dedi.

Odasına geçen adam, hemen masasına oturdu ve önüne yığılmış dosyalara göz ucuyla baktı. Tıklatılan kapı ile aynı anda "Gel!" komutunu verdi.

İçeriye giren adam korkunç bir yüz ifdesine sahipti, hata yapmıştı ama bu hatayı nasıl açıklayacağını bilmiyordu çünkü karşısında duran adamın hataya tahammülü olmadığının farkındaydı.

Bu adamın hiçbir şeye tahammülü yoktu zaten, kendine bile...

"Hemen son durumu anlat Adnan!" dedi Bora sinirli bir sesle.

Adam korkuyordu. Korkarak gelmiş, odanın kapısından kendi kendine binlerce kez şans dileyerek girmişti. Ve patronunun ortada hiçbir şey yokken bile çıkan sert sesi, onun korkusunu belki de on katına çıkarmıştı .

YEİSWhere stories live. Discover now