38. Bölüm

2.7K 192 194
                                    

Arkadaşlar, çok ama çok yoğunum ve bu yüzden bu satırları bile çok zor yazdım. Lütfen bu yüzden uzun bölüm kısa bölüm sitemi yapmayınız. (:

"Sen nasıl bir insansın Poyraz? Bora'ya nasıl böylesine ahlaksız bir hikaye anlatırsın? Altay 'ı da beni de kandırdın!" diye bağırdı Güneş. Sesi öylesine yüksek çıkmıştı ki Poyraz o an o otel odasına birilerinin merak edip gelmesinden korktu.

"İstediğin bu değil miydi? Bora' nın senden nefret etmesini istemedin mi? " diye büyük bir soğuk kanlılıkla sordu Poyraz. Güneş o an gördüğü adamdan korktu. Sesi, bakışları, ifadesi içine bir şeytan girmiş gibiydi.

"Ben böyle olsun istemedim. Bu nasıl ahlaksız bir hikaye böyle? Bora kahrolmuştur." dedi Güneş. Aldığı ağır tedavi bedenini mahvetmişti, ilaçlar damarlarında yanıklara neden olmuştu. Gücü, dermanı emilmişti sanki. Ruhu, bedeni büyük bir çöküş yaşıyordu. "Bora ' arayacağım. Ona gerçekleri anlatacağım. İstediğin videoyu ölsem yine çekmem Poyraz." dedi Güneş ve telefonuna uzandı. O, Bora üzülmesin istemiş kendini feda etmişti. Bora mutlu olsun diye kendi rızasıyla kendini cehennemin ortasına bırakmıştı.

Ölüme yalnız gidiyordu. Sonuna doğru giderken kimsesizdi. Oysa isterdi ki sevdiği adam, bütün ilkelerini yaşadığı adam yanında olsun, onun elini tutsun, acıdan çığlıklar atarken alnını öpsün. Güneş isterdi ki korkudan titrerken yanında ablası değil, Bora olsun. Elini sımsıkı tutsun ve "Geçecek güzelim ." desin. Onun kokusu, onun teni, onun limanı olsa baş ucunda belki canı bu kadar yanmaz, belki acıya daha fazla tahammül ederdi. Yalnız ölecekti, bundan daha kötü bir son aklına gelmiyordu.

Tüm bu fedakarlıkları Bora için yapmıştı. Bora'nın mutlu olmasını istemiş, tüm bu acılara kendi isteğiyle razı gelmişti. Fakat şimdi Poyraz karşısına çıkmış, ona onun istediğinden, dilediğinde bambaşka şeyler anlatıyordu. Oysa kan kardeşi ve sevdiği kadının ihaneti Bora'yı öldürürdü, biliyordu Güneş. Madem Bora zaten kahrolacaktı, o zaman gerçekleri bilerek kahrolması, İhanet acısıyla kahrolmasından bin kat daha iyiydi.

Bora ' arayacak ve ona gerçekleri anlatacaktı. Bora kanserin ve ölümün ağırlığının altında ezilecek diye düşünüp onu mutluluğa itmeye çalışırken, bu kurmaca ihanetin altında öldüğünü, yandığını bilerek öylece yaşayamazdı Güneş.

Güneş, telefona uzandı. Ona, onun adına olmayan yeni bir hat alınmıştı. Rehberinde ki tüm numaraları kaybetmişti. Fakat Bora 'nın numarasının kayıtlı olmasına lüzum yoktu. Güneş onun numarasını ezbere biliyordu.

Arama sayfasını açtığında, Poyraz onun kolunu tuttu. Güneş acıyla inledi. Kolunu çok sert tutmamıştı fakat hastalık Güneş' in tüm vücudunu öyle bir mahvetmişti ki, küçük bir dokunuş bile işkence gibi geliyordu genç kıza .

"Beni dinle Güneş. Bora senin sandığın gibi kahrolmadı." dedi Poyraz ve çantasından bir zarf çıkartıp, Güneş' in avuçlarına bıraktı. Güneş zarfın içindekilere baktığında, iki deste fotoğraf olduğunu gördü.

"Başta çok üzüldü, her yerden elini ayağını çekti. İşine bile gitmediğini öğrendim. Bir yas tuttu. Ama bu yas sadece birkaç ay sürdü Güneş. Bora herkesten, her şeyden önce kendini seven bencil ve kibirli bir adam. Evet belki canından çok sevdiği kadının ölümünü görmek onu intiharına bile götürebilirdi. Lakin o kendine ihanet eden bir arkadaş ve sevgili uğruna kendini kahretmez. Bu Bora 'nın kibrine ters. Bora' nın yası bitti Güneş. Gece kulüplerinde, eğlence mekanlarında olduğunu duyuyorum, haber alıyorum sürekli. Bora  eskiden de olduğu gibi her gece başka bir kadınla yatıyor. "

Güneş nefes almayı unuttu. Ciğerleri acımaya başlarken bile o soluk almayı akıl edemiyordu. Beyni durdu sanki. Canı yandı, canı çok yandı.

Ne o günü ne o acıyı toprağın altına girdiğinde bile unutmayacaktı.

Elinde ki fotoğraflara baktığında Poyraz 'ın yalan söylemediğini görebiliyordu. Her fotoğrafta tarih vardı. Yakın zamanlara ait tarihlerdi. Bora biraz daha zayıflamış, yanakları hafif içe çökmüş, sakal bırakmıştı. Ama Bora' ydı işte. Yanında, kollarında, kucağında başka başka kadınlar vardı.

Belki şu an bile bir kadının yatağındaydı.

Midesi kasıldı, kusacağını sandı.

Elini çıplak kafasına götürdü. Yaralarla dolmuş dudaklarını ıslattı. "Ne güzel, kan kardeşinin üzerine yıkılan yalan onu çok kahreder sanmıştım. Ama istediğim gibi o iyi." dedi zar zor sesini bulduğunda.

Gözünden bir damla süzüldü, cayır cayır yanan ruhuna düştü.

"İnan bana iyi Güneş. Onlarca fotoğraf bunun ispatı. "

"Onu aramayacağım. Bize söylediğin yalanı, bizi kandırmanı da kimseye söylemeyeceğim. Her şeyin vicdani hesabını sana bırakıyorum Poyraz." dedi Güneş ve koltuğa yığıldı. İçinin nasıl kavrulduğunu bir Allah biliyordu. "Şimdi beni rahat bırak."

"Bahsettiğim videoyu çekmek zorundasın Güneş." dediğinde, Güneş ıslak ve cansız bakışlarını yeniden genç adama çevirdi.

"Neden? Benden böyle iğrenç bir kaydı çekmemi neden istiyorsun Poyraz ? Pis, iğrenç bir yalan söylemişsin, Bora sana inanmış. Biz sana inandık, Altay sana güvendi. Bora hayatına dönmüş,
iyileşmiş. Peki öyleyse nereden çıktı bu isteğin?" dedi Güneş, dili zar zor dönüyordu. Sabahtan beri ayaktaydı, bu kadar stres ve heyecan onun hastalıklı bedenine çok fazlaydı. Üstelik kafası gidip geliyordu, bazı şeyleri yerine oturtmayı beceremiyordu.

" Sana yardım etmek için Altay 'a yalan söyledim, bir gün onu kaybetme ihtimalini göze aldım. O benim çocukluk arkadaşım Güneş. Olurda bir gün bu yalan ortaya çıkarsa, üstüme yıkılacak olan bedeli yüklenmek bana borcun, hayatta olmasan bile." dedi Poyraz. Hayır korkusu Altay' ın bunu öğrenmesi değildi. Bora hayata dönmüştü ama hâlâ kurcalıyordu. Bunu bitirmek zorundaydı. Bora 'nın şüphelerini yok etmek zorundaydı. Yoksa bir felaket kaçınılmaz olurdu.

" Yani bu yalanı sen değil ben söylemiş olacağım, öyle mi? Peki neden korkuyorsun ? Altay bunu sadece Bora' dan öğrenebilir. Artık Bora 'dan da öğrenmeyeceğine göre bu istediğin videonun bir anlamı yok. Böyle iğrenç bir şey yapmayacağım." dedi ve gözlerini kurulamaya çalıştı. Acısı gökyüzü kadar sonsuzdu. Ölse bile kendine yapılan bu eziyeti Allah unutmasın istiyordu.

" Bunun bir kesinliği yok Güneş. Sen bunu çekeceksin ve ben kimseye göstermeyecek, kimseye izletmeyeceğim. Sana söz veriyorum, çok büyük bir tehlike oluşmadığı sürece o kaydı ortaya asla çıkartmayacağım. Sen çekeceksin, benim içim rahat edecek. Aksi halde Bora ile konuşmak zorunda kalırım Güneş. Tam yeni yeni renkli bir hayata karışmaya başlamışken, senin öleceğini bir anda öğrenmesini istemezsin, değil mi?

Video olayını unutanlar varmış, 30. Bölüm 'e yeniden göz atabilirsiniz.

Görüşmek üzere. :)

YEİSKde žijí příběhy. Začni objevovat