35. Bölüm

2.6K 242 196
                                    







Sadece üç gün sonra yeni bölüm ile buradayım. Normalde sıra Aşk Affeder mi? 'deydi fakat kendimi bir anda YEİS' e yeni bölüm yazarken buldum. Üstelik oldukça uzun bir bölüm oldu.

Bu bölüm, daha önce hiç yorum yapmamış okurların bile düşüncelerini yazmasını rica ediyorum. Yorumlarınızı gerçekten çok büyük bir merakla bekliyorum.

Ve yıldıza dokunmayı da lütfen unutmayın.

Ve de son olarak bir şeyi daha merak ediyorum. Aramızda başka hikayelerimi de okumuş olan varsa, en çok hangisini beğendiğini belirtebilir mi?

Beğenmeniz dileğiyle...

Bora, evinden çıkıp hızlı adımlarla arabasına doğru ilerlerken, bir ses onun duraksamasına neden oldu.

"Bora Arslanoğlu!" diye haykıran sesin sahibi Poyraz 'dı.

Bora, sesin sahibine çevirirken bakışlarını, adamı onlara doğru yaklaşan Poyraz'ı engellemek için öne doğru atıldı fakat Bora el işaretiyle adamını durdurdu.

Ülkeyi terk ediyordu. Altay 'ı ve onun yanında yakınında kim varsa mahvetmişti. Daha da mahvedecekti fakat önceliği şimdilik Güneş' e tanıyordu.

Bora Arslanoğlu bu gün Amerika 'ya uçuyordu.

Poyraz onun tam karşısına dikildiğinde, Bora ona alayla baktı.

"Poyraz, onca zaman sonra yine karşımdasın. Her zaman olduğu gibi şu it arkadaşın Altay' ın arkasını toplamak peşinde misin?" dediğinde, Poyraz sinirle kasıldı.

Onca günahı varken nasıl böyle davranabiliyordu? Poyraz, bir insanın nasıl böylesine canavar birine dönüşebildiğine hayret ediyordu.

" Bora Arslanoğlu, sen bir piçsin. " dediğinde, Bora tekrardan alayla gülümsedi.

"Zaman neleri getiriyor ya da neleri götürüyor, öyle değil mi eski dostum Poyraz? Yaklaşık iki yıl önce ben çaresiz ve yıkılmış bir şekilde Üsküdar kaldırımlarında öylece kalmışken senin karşında, sen Altay 'ın bir tarafının etrafından ayrılmamakta kararlıydın. Fakat şimdi Poyraz, bana yaralı ve ölmek üzere olan bir hayvanı anımsatıyor bu halin. Kızamıyorum bile. " dediğinde, oldukça ciddiydi.

Nefreti başını döndürecek kadar yoğunken şimdi ise Poyraz' ın bu haline, bu bakışlarına yalnızca acıyordu.

" Her şeyin sırası gelecek Bora. Masum genç bir kadına yaptıklarının ve attığın iftiranın bedelini hapishane köşelerinde sürünerek ödeyeceksin. Altay seni öldürüp hayatını  yakmadan önce adalet yerini bulacak. Ama önce ne var ne yoksa öğrenmeni istiyorum." dedi Poyraz ve cebinden bir kağıt çıkartıp, ona dik dik bakan Bora 'nın adamına uzattı." Ne istiyorsan bu adreste. Dilerim hayatın boyunca vicdanın seni hiç azat etmez. "

*****

Bora Arslanoğlu saatler sonra uçaktan indiğinde, hiç vakit kaybetmeden onun için ayarlanmış arabasına bindi.

Onca zaman Güneş denen o kadını aramış sonunda önce Amerika 'da olduğunu öğrenmiş ve daha sonrasında da kaldığı otelin adresini bulmuştu. Onu, neyin karşılayacağını bilmiyordu. Tek hissettiği saf bir nefretti. Güneş sonunda seçtiği ahlaksızca yolun bedelini ödeyecekti. Bu, genç adamın rahatlamasını sağlıyordu. Geçirdiği işkence dolu günlerin bedelini Altay çoktan ödemeye başlamıştı, Güneş 'te nasibini alacaktı.

Araba öncelikle Poyraz' ın eline tutuşturduğu adrese doğru yola çıktı. Neden öyle söylediğine dair bir fikri yoktu. Bu adresi ona neden vermişti bilmiyordu. Belki, Güneş 'e her şeyi anlatmış yeni bir çıkış yolu çizmişlerdi. Fakat Bora umursamıyordu. Bir daha hiçbir yalan onun kalbine dokunamaz, onu kandıramazdı.

YEİSWhere stories live. Discover now