28. Bölüm "Çaresizlik"

7.3K 421 76
                                    


Oldukça uzun bir bölüm oldu arkadaşlar. Lütfen altta bomboş duran yıldızı parlatmayı unutmayınız. Yalnızca altta boş yıldıza parmağınızı değdireceksiniz ve ⭐ bu şekle gelecek. Cidden sadece bu kadar. ☺️

İnstagram: bb_batur

Facebook: Burcu Batur Hikayeleri

"Ve ilk görevin, bu belgeleri Altay'ın evinde ki çalışma odasına sen sokacaksın!"

Hazal, beklemediği bu istek karşısında küçük dilini yutmuştu adeta. Elinde tuttuğu belgelerin, Altay'ı hapse sokacak iftiralar olduğunu söyleyen adam, bu belgeleri Altay'ın çalışma odasına kendisinin sokmasını istiyordu. Sesli bir şekilde yutkundu genç kadın.

" Bunu yapamazsın sen. Altay'ı bu şekilde lekeleyip hapse attıramazsın! " dedi Hazal, yüzünde anlamsız bir ifade peyda olurken.

" Öyle bir attırırım ki! " dedi Bora. Siyah, üçlü koltuklardan bir tanesine gitti ve kendini üzerine bıraktı. Kollarını da iki yana açan adam, rahatladığını hissetti. Sağ bacağını, sol bacağının üzerine attı." Kabul etmeme gibi bir seçeneğin var tabi ama bu seçeneğe yönelmen demek, kardeşin için olacakları da kabul etmen anlamına geliyor. Malum, holdingimin çalışkan stajyeri ile bu akşama yemek planımız var. "

" Kardeşim... Eğer onun kılına zarar vermeyi aklından geçirirsen seni pişman ederim. Yemin ederim, başıma ne geleceği umurumda olmaz, seni mahvederim. Allah belanı versin! Ondan uzak dur! " dedi Hazal. Gördüğü rüyadan kareler gelip gidiyordu sürekli aklına.

Defne kanlar içindeydi ve Bora'nın ellerinde kan vardı. Bu sahne yeniden canlandı aklında. Kız kardeşi Defne, ona her zaman bir abladan daha yakın olmuştu. Kimi zaman bir anne, kimi zaman dost ve hatta bazen baba. Bu adam asla ama asla kardeşine zarar veremezdi. Ucunda ne olursa olsun, ölüm olsa dahi, bu saçma oyunda kız kardeşi asla zarar görmeyecekti.

Bora, bacağını indirdi ve ateş toplarını genç kadına çevirdi. Bu bakışlar, küçük bir cehennemdi sanki. Bora'nın istediği kişileri yutacak ve en acı işkenceleri yaşatacak bir cehennem. Gözlerinin hemen üzerinde kalan biçimli kaşlar, birbirine karşı çok iyi olan arkadaş kavramını hatırlatsa da en ufak bir hatada karşısında bulunan kişiye düşman olabilirdi.

"Bana bir daha emir cümlesi kurarsan, inan bana şimdiye kadar yaşadıklarını mumla ararsın. " derken ses tonu aslında sakindi ama o kelimelerin altında yatan öfke ve tehdidi anlamamak için mutlaka aptal olmak gerekirdi. Bora'ydı bu, şimdiye kadar yaptıkları, bundan sonra yapacakları ve yapabileceklerine bir teminattı aslında, şakası yoktu.

Onu durduracak bir vicdanı yoktu. Merhameti yoktu.

Güneş' i yoktu.

Karşısında acıdan kıvranan kadın onun umurunda değildi.

Kalbi yoktu.

O bir insan olamazdı.

" Neden ben? " dedi kadın son bir güçle.

" İstesem Altay' ı şu an, şu dakika yerle bir edebilirim ama ben yapmayacağım. Altay, yerle bir olacak zaten ama hemen değil ve onu yerle bir edecek insan olan ben, sadece bir arka plan resmi olacağım. Onu, yerle bir edilişine sen sürükleyeceksin. Biricik nişanlısı, sözde aşık olduğu kadın. Hoş, o itin aşkına ne kadar güven olur bilmem. " dedi Bora ve Hazal'ın yanına giderek onu sertçe ayağa kaldırdı. Belgeleri de katlayarak, genç kadının cebine sıkıştırdı. Kadının, bu adamdan hem midesi bulanıyor hem de korkudan titriyordu.

YEİSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin