24. Bölüm " Azap "

9.1K 500 84
                                    

Otelden çıkan genç kadın hemen, otel girişinin karşısına park edilmiş arabasına doğru ilerledi. Arabasına bomboş gözlerle baktı. Lanet etti bu arabaya. Bu araba yüzünden gelmişti bu duruma, o adam çok değil, birkaç gün önce bu araba yüzünden girmişti ilk hayatına. " Keşke, " diye geçirdi içinden, saatlerdir sıraladığı anlamsız keşkelerin arasına bir tane daha ekledi.

"Keşke bu araba paramparça olsaydı .Hatta ben de içerisinde paramparça olsaydım ama bu yaşadıklarım olmasaydı... "

Ama olmuştu. Bu hayatta pek çok şey yaşarız. İyi ya da kötü yüzlerce şey . Kimimiz çok mutluyuz, kimimiz ise Hazal gibi ölürcesine mutsuz. Ama eğer gerçekten mutlu ya da mutsuzluğumuzun bir ölçüsü olsaydı, hiç şüphesiz bu hayatımızda ki keşkelerin sayısı olurdu.

Bu lanet kelimeyi ne kadar kurduğumuz, ne kadar kullanmak zorunda kaldığımız belirlerdi ne derece mutlu ya da mutsuz olduğumuzu .

Tıpkı Hazal'ın şu an da içinde olduğu durum gibi...

Genç kadın yerden aldığı bir taşı, var gücüyle fırlattı, bin bir zorlukla para biriktirip aldığı arabasına.

Keşke o gün, o yola hiç girmeseydi ...

Keşke o adamın yardımını kabul etmeseydi...

Keşke o adamın arabasına hiç binmeseydi...

Keşke dün akşam o bara hiç gitmeselerdi...

Keşke kendinden geçene dek içmeseydi...

Hazal, onlarca keşke kurmuştu ama kurduğu keşkeler, zamanı geri getirmeye, yaşananları hiç olmamış varsaymaya yetmiyordu. Dudaklarından dökülen keşkeler, ona bir fayda sağlamıyordu.

Hazal, etrafında , kendine bakan insanlara aldırış etmeden, yola doğru indi. Parası hâlâ yoktu, eve gidecek beş kuruş parası yoktu. Genç kadın yürümeye başladı. Göz yaşları hâlâ durmamıştı, hiç durmadan akıyordu gözlerinden. Artık gözleri yanmaya başlamıştı. Kendine dikkatle bakan insanların arasında ilerliyordu.

Yarım saat yürüdükten sonra, sahil kenarına ulaştı. Ne de çok seviyordu denizi, dalga seslerini, buranın kokusunu, havasını... Küçüklüğünden beri aşıktı buraya. Ne çok anılar, hatıralar yaşamıştı, bu sahil kenarının her bir metrekaresinde .

Geçip oturdu Hazal boş bulduğu bir banka. İleriden, kendi bulunduğu banka doğru gelen baba ile kızına baktı, özlem dolu gözlerle. Bitik bir hali vardı, yüzü sapsarı kesilmişti, gözleri kan çanağına dönmüştu.

Ve bu ölü bakışlarla gelen ikiliyi kendinden korkuttuğunun farkında bile değildi. Aklında anıları canlandı.

" Hazal, balıkları yakalayabilmek için bu oltayı daha dik tutman gerek kızım."

" Ama baba boyum yetmiyor ki... "

Kızının çaresizliğini gören babası, onu kucağına almıştı.

"Herhalde böyle boyun yeter küçük hanım!" diyen babasının yanaklarına bir öpücük bırakmıştı küçük kız .

"Yeter benim canım babam. " diyen Hazal ilk balığını tutmuştu. Babasına aşık bir çocuktu,  her kız çocuğu gibi. Ama erken kaybetmişti ilk aşkını, babası çok erkenden yalnız bırakmıştı onu.

YEİSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin