9. Bölüm " Ela Gözlerinde Yeşil Hareler"

6.5K 396 38
                                    

Bora, pişmanlıkla izliyordu genç kızı. Günlerce aramıştı o harfin sahibini, Güneş'in yanında gördüğü her erkeğin adını öğrenmiş, bir türlü bir sonuca varamamıştı. O kadar kişiyi araştırmıştı ama genç kızın ölen annesi aklının ucundan bile geçmemişti. Var olması gerekiyor mu, gerekmiyor mu bilmiyordu ama yine de bir pişmanlık ruhunu sıkıştırıyor, kalbine çok ağır tekmeler indiriyordu.


Güneş, ellerini toprak yığının üzerinde gezdirdi. Ne garipti hayat ne tuhaftı yaşam. Bir zamanlar adıyla nam salmış, işinde başarılı güzel bir kadın vardı dünyada. Sedef Aksoy, iş camiasının en öne çıkan avukatlarından biriydi ama şimdi kızının avuçlarını acıtan siyah bir toprak olmuştu narin bedeni. Kimler gelmiş, kimler gitmişti dünyadan. Her ölüm erkendi. Yaş kaç olursa olsun, her veda can yakıyordu. Ölüm kavramı hiçbir yaşa, hiçbir bedene yakışmıyordu ama Sedef Aksoy'a hiç mi hiç yakışmamıştı.


"Seni çok özledim annem. " dedi genç kız. Ağlamamak konusunda hâlâ inat etmesine karşın, kendini o kadar çok sıkmıştı ki bu inatlaşmada, gözleri kıpkırmızı olmuştu, yumruk yaptığı elinden bile habersizdi." Sen olmadan tam bir yıl daha geçti. " dedi ve annesi ile dertleşmeye başladı. Dertlerini anlatmayı sevmezdi Güneş. İnsanlara içini açmaz, sırlarını asla vermezdi. Bir insan, bir başkasına dökerse içini toplamak da yine kendisine düşerdi. Genç kız bunu bildiğinden asla bunu yapmaz, sıkıntısını da derdini de kendi içinde çözer ve hallederdi.


"Yıllar önce beni götürdüğün bale gösterisinde 'Ben de bale yapmak istiyorum anne.' dediğimde bana 'Söz ver.' demiştin, 'En iyisi olmak için çok çalışacaksın, söz ver kızım.' demiştin hani, hatırladın mı? " dedi genç kız. Gözleri nemliydi. Ela gözler hüzün ile kaplanmış, değdiği her bir köşeye acı veriyordu." Sana verdiğim sözü tuttum anne. " dedi Güneş." Türkiye'nin en iyi bale okuluna burslu girdim, tüm bale yarışmalarını ben kazandım. Gösterilerimi izlemeye gelen herkes, beni hayranlıkla izliyor. " dedi ve elini toprak yığınının üzerinden geçirip, mezar taşına ulaştı." Sadece iki yıl sonra, üniversiteyi bitireceğim. Daha şimdiden çok iyi yerlerden teklif alıyorum, okul bitmemesine rağmen. Hocalarım, mezun olduğum gün, bir sürü iş teklifi ile karşı karşıya kalacağımı ve insanların iş bulmak için zorlanırken, benim iş seçmekte zorlanacağımı söylüyorlar. Geçen dönemi ikincilikle tamamladım ama bu dönemi birincilikle bitireceğim. "dedi. Her şey tam ve mükemmeldi ama annesi yoktu. Tek bir eksik var olan her şeyin anlamını yok ediyordu.

Sessizce söylediği her bir kelimenin Bora tarafından duyulduğundan, gece karası bir çift siyah gözün şu an kendisine odaklandığından habersizdi." Bir zamanlar herkes senin gücüne hayrandı, şimdi ise herkes benim gücüme hayran annem. Yıllardır senin yüzünü kara çıkartacak tek bir hata bile yapmadım, söz veriyorum asla yapmayacağım da. " dedi. Hatayı affetmeyen bir hayatı vardı.


Bora, içinde bir yerlerde, bir şeylerin acı çektiğini hissediyordu. Anne ve babası tarafından el üstünde tutulan, şımartılan bir çocuk olmuştu hep. Düşündü bir an, ikisi de olmasaydı acaba ne durumda olurdu diye düşündü. Hem öksüz hem yetim olmak ağır bir şeydi kesinlikle. Herkes Güneş kadar güçlü olmazdı. Olamazdı. Kendisi de Güneş gibi olamazdı herhalde.


Arkasına gizlendiği ağacın arkasından çıktı ve geri geri gitmeye başladı genç adam. Daha fazla, aşık olduğu o güçlü ve dik kadının bu harap halini görmeye dayanamayacağının farkındaydı.


Güneş ise ne Bora'nın varlığından haberdardı ne de gittiğinden. Annesi ile baş başa olmaktı tek niyeti ve öyle olduğunu zannediyordu. Ama aslında tam o an acısı başka bir kalbi daha sızlatmıştı ama onun bundan haberi bile yoktu.


YEİSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin