7. Bölüm - 2. Part

7.8K 499 78
                                    

Bora, olayların açıklamasını yaparken, onunla o istemeden dans istediği için tokat attığını söylemişti. Büyük ihtimal, Güneş'te fazla bir şey söyleme gereği duymayacaktı. Altay ise Bora ile uzun uzadıya konuşmuştu. Bora, Güneş'e karşı olan saplantısından bahsetmemesine rağmen, Altay fazla sert bir üslup kullanmış ve üstü kapalı bir biçimde "Güneş'ten uzak dur." demişti.

Ama neden?

Ve o günün üzerinden neredeyse bir hafta akıp gitmişti.

Kemal Arslanoğlu ve Zeynep Arslanoğlu aşkının en büyük şahidi Bora Arslanoğlu'ydu. Ancak annesi hep sıcak kanlı ve sevecen bir kadındı. Makyaj yapmayı sevmez, en güzel makyajın insanın yüzüne yerleştirdiği tebessüm olduğunu söylerdi. Kemal Arslanoğlu'na çok çektirmediği aşikardı. Bora, madem hep kaçtığı o duygunun pençesine düşecekti bu daha insaflı bir biçimde olmalıydı. Hayat, kuralsız bir oyun oynayacaktı madem, bu, bu kadar büyük olmamalıydı.

Bora, Güneş'in ela gözlerinin büyüsüne kapıldığı an, sanki kalbini ona teslim etmişti ve şimdi, tam bir haftadır kalp ile beden ayrı ayrıydı. Bora, kalbi olmadan nefes almaya devam edemeyeceğinin farkındaydı.

Bora Arslanoğlu kendine tokat atmış vicdansız ve acımasız bir kadını kalbi yerine koyuyor ve kalbini istiyordu.

Güneş'e ihtiyacı vardı. Güneş, onun karanlığı değil, aydınlığı olmalıydı.

Peki öyle olacak mıydı?

Bora, bilgisayarını açtı ve hemen mail kutusuna girdi. Sadık adamlarından bir tanesi, Güneş'in halka açık çeşitli yerlerde fotoğrafını çekiyor ve Bora'ya ulaştırıyordu. Bora'nın bu yaptığı belki doğru değildi ama kendisine mani olamıyordu.

Ekranda beliren yüz ile, suratına sıcak bir tebessüm yayıldı.

Güneş... Güneş Bora'nın Güneş'i olmalıydı.

Değil bir kez, bin kez tokat atsa, Bora Güneş'ten vazgeçmemeye karalıydı.

Fotoğrafları tek tek geçerken, Güneş'in bale aşığı olduğunu daha net anlıyordu. Kızın on fotoğrafı varsa, dokuzu bale yaparken ki anlara aitti.

Peki, bu kız baleye neden bu denli aşıktı?

Bora, günlerdir kendini bu fotoğraflar ile tatmin etmeye çalışıyordu ama içindeki özlem bir türlü sönmüyordu. Bu kareleri gördüğünde, içindeki özlemin sönmesi gerekirken, sanki her bir fotoğraf, içindeki özlem ateşine bir parça daha odun atıyordu.

Bora, ela gözlere hasretti.

Yıllardır uçamamış bir uçurtmanın, gökyüzüne olan hasreti gibi...

Artık, Güneş 'i görmesi gerekiyordu.

Bora, hazırlanarak evden çıktı. Güneş' i nerede bulabileceğini düşünmesine gerek bile yoktu. Günlerden pazartesiydi ve karanlığın çökmesine az bir zaman kalmıştı. İlk aşkı şu an sahnede süzülüyor olmalıydı.

Bale okuluna giden Bora, tahminlerinde yanılmadığını anladı. Güneş, tek başına dans çalışması yapıyordu. Alanda çok tiz bir bale müziği çalıyordu. Müzik, Güneş'e değil, Güneş notalara hükmediyordu. Yaptığı her zor hareketin altından, hiç hata yapmadan kalkan genç kız, mükemmelliyetçiliğin temsilcisi gibi duruyordu.

Bora, Güneş'in onu göremeyeceği bir köşeye gidip oturdu. Güneş, onu bir metre dahi yakınında görmek istemediğini, açık ve net bir biçimde, tüm nezaket kurallarını ihlal ederek söylemişti. Bora'nın niyeti, Güneş'i ürkütmek değildi. Bu isteyeceği, en son şey bile olamazdı.

Bora, yaklaşık bir saat boyunca, kırpmayı unuttuğu büyülenmiş gözlerle Güneş'ini izliyordu. Ancak genç kızın bundan haberi bile yoktu. Bora, onun için bitip tükenirken Güneş, her şeyden bihaberdi. Bu daha da beter bir durumdu.

Bir saat boyunca, Güneş'i rahatsız eden kimse olmamıştı. Bora'nın aklını kurcalayan bir soru da S harfinin sahibi kimdi? Hatta aklını kurcalayan en fena sorulardan biri buydu.

Bale çalışmasını bitiren genç kız, beraberinde Bora'yı götürdüğünü bilmeden, çalıştığı gece kulübüne gitti. Bora'nın takibindeydi. Gece kulübüne giden genç kız, kulübün bar bölümüne gitti ve kıyafetlerini giyerek hazırlandı. Bora'nın aklını kurcalayan ve günlerini bir cevap aramaya adadığı bir soru daha vardı.

Güneş'in annesini kullandığı alkol öldürmüştü. Aşırı içkili bir biçimde alkol kullandığı için terk edip gitmişti kızını. Peki o zaman, Güneş neden içki satan bir yerde çalışıyordu? Annesini öldüren zehri, o da neden kendi elleriyle başkalarına ikram ediyordu? Onca iş varken, neden barmenlik yapıyordu?

Genç kız, soğuk duruşundan hiç ödün vermeden, gelene gidene içki servisi yapıyordu. Kimseyle konuşmuyor, kimseyle muhatap olmuyordu. Öyle ki, yılışık erkeklerden biri bile, saatlerdir genç kıza, en ufak bir asılma, en ufak bir yanaşma girişiminde bulunamamıştı. Böyle bir kızın hayatındaki o, S harfinin sahibi kim olabilirdi?

Zaman akıp giderken, geride kalan saatler sonrasında, Güneş'in yanına, ellili yaşlarda, saçına sakalına ak düşmüş, tonton bir adam geldi. Bora'yı şaşırtan bir hareketle Güneş, adam ile sıcak bir sohbete başladı. Genç kız orta yaşlı adama gülümsüyordu. Gerçek bir şekilde kahkaha atıyordu. Dudaklarından yüzüne yayılan tebessüm, gözlerine kadar ulaşıyor ve gözlerini parlatıyordu.

Yaklaşık yarım saat süren bir sohbet sonrasında, adam Güneş'in yanından ayrıldı.

Adam, çıkışa doğru ilerlerken, Bora'nın yanından geçeceği sırada, Bora telefonunu çıkarttı ve adamın bir fotoğrafını çekti. Çektiği fotoğrafı adamına yolladı ve bu adamın kim olduğunu, gece kulübü ile bağlantısını ve en önemlisi Güneş ile alakasını araştırmasını istedi.

Yaklaşık yirmi dakika sonra, Bora'nın telefonunun ışığı yandı. Adam için istediğinden fazla bilgi mesaj kutusuna ulaşmıştı.

Orta yaşlı adam, Bora'nın sevdiği bu gece kulübünün sahibiydi.

Bora, diğer bilgeleri hızla geçerken gözü bir satırda takılıp kaldı.

Ahmet isimli bu adam, son birkaç aydır gece kulübünü devretmek istiyordu ve kulübün pek çok talibi vardı.

Bora zevkle gülümsedi.

Lüks gece kulübünün artık çok daha güçlü bir talibi vardı. Herkesi, halt edecek güçlü bir aday.

Bora Arslanoğlu.

YEİSWhere stories live. Discover now