''Mevsim, bu koliyi de bitirince çıkabilirsin güzelim.'' Dedi Esra Abla, elindeki koliyle bana bakarken.
Sol elimi kaldırıp saate baktım. Kaşlarım çatıldı. ''Ama daha bir buçuk saat var, mesaimin bitmesine?''
Göz devirdi. ''Manyak mısın kız sen!? Git gez işte dışarıda, daha ne istiyorsun? Koliyi bitirip çıkmazsan, seni yarın sahafa almam.'' Dedi meydan okurcasına.
Yenilgiyle omuzlarımı düşürdüm ve elindeki koliyi aldım. Dudak büzerek koliyi yerleştirmeye başladım. Atlas'la mesai değişimi yapmıştık. O nedenle bugün gelmemişti. Ben de sabah dokuzda gelmiştim ve saat şu an üç buçuktu. Dersim bugün yoktu. Bu yüzden sıkıntı olmamıştı.
Kolideki kitaplar da bittiğinde, Esra Abla'nın tehdidinden korktuğum için soyunma odasına yönelmiştim. Hızlı bir şekilde üzerimi değiştirdim. Altımda yırtık kotum üzerimde de siyah, göğsü dantelli, askılı bir bluz vardı. Üzerime de üşümemek adına gri bir hırka almıştım.
Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
Gerçek anlamda yapacak bir şeyim yoktu. Eve gidip kitap okuyabilirdim, ders çalışabilirdim.
Siyah sırt çantamı da alıp sahaftan ayrıldım. Arabama ilerlerken telefonuma bir bildirim düştü. Arabaya binip telefonuma baktım.
0542***:
Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
0542***: Neden bu kadar dar kaldırımlar Olric?
Ben: Neden, efendimiz?
0542***: Seninle yan yana yürümeyelim diye, Olric...
Ben: Kaldırımların suçu yok efendimiz. Siz hep uzaktan sevdiniz.