Bölüm 13 ''Biliyor musun?''

1.3K 117 110
                                    

Medya: Sevdirir kendini, şeytan tüyü var.

Yalın-Olmasa da Olur

📚📚📚

Umut'tan...

Yüzüme vuran güneş ışığıyla yavaşça gözümü araladım. Başım çatlayacakmış gibi ağrıyordu.

Daha nerede olduğumu kavrayamazken yan tarafımda bir nefes hissettim. Beynimde şimşekler çakmaya başladı. Yavaşça yan tarafıma döndüm.

Düzenli nefesler alıp verirken gözümde bir melekten farksızdı. Uzun saçları yüzüne dökülmüştü. Bir eli, kalbimin üzerinde duruyordu. Derin bir soluk çektim. Burnuma buram buram kokusu geldi.

Elimi kaldırıp önce yüzündeki saçları geriye attım. Ardından yavaşça kalbimin üzerindeki elini okşadım.

Güzel yüzünü izlerken bir anda anılar zihnime düşmeye başladı

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Güzel yüzünü izlerken bir anda anılar zihnime düşmeye başladı. Görkem'e onu anlatmıştım. Ona bakarak 'bu kız işte' demiştim. Kokusunu övmüştüm. Banyoda neredeyse öpüşecek kadar yakındık. Yanımda kalmasını istemiştim.

''Siktir!'' diye mırıldandım sessizce. Uyansın istemiyordum. Elini yavaşça yatağa bırakıp yanından kalktım.

Önce lavaboya girip elimi yüzümü yıkadım. Aynadaki aksime göz gezdirdim. Göz altlarım morarmıştı. Gözlerimin akı ise kıpkırmızı duruyordu. Gerçekten bir zombiyi andırıyordum. Derin bir nefes alıp lavabodan ayrıldım.

Mutfağa ilerledim. Duvardaki saate baktığımda on bire yaklaştığını gördüm. Önce çay suyu koydum. Su kaynarken buzdolabından kahvaltılıkları çıkarttım.

Bence hiçbir şey hatırlamıyormuş gibi davranmanın kimseye zararı olmazdı.

Her şeyi hazırladığıma kanaat getirince Mevsim'i uyandırmak için arkamı döndüm. Ama arkamı döndüğüm an içeri adım attı.

''Günaydın.'' Dedi mahmur sesiyle. Uykudan kalktığı belli oluyordu.

Gülümseyerek karşılık verdim. ''Günaydın. Gel hadi, kahvaltı hazırladım.''

Sırıtarak sandalyeye oturdu. ''Allahım! Ne kadar güzel bir sabah, kahvaltım hazır...'' dedi neşeyle.

Kahkaha atıp karşısına oturdum. Mevsim de oturduğu yerden kalkıp buzdolabından portakal suyu çıkarttı.

Sorar gözlerle ona baktım. ''Ee çay?''

Şirince sırıttı tekrar. ''Ben çay içemiyorum. Ha, zorunda kalsam içerim.''

Gözlerimi kıstım. ''Nasıl bir zorunluluk mesela?''

Bir düşündü. ''Şey gibi... Mesela senin kafana silah dayasalar. Bana da 'bunu içmezsen Umut ölür' derlerse içerim. Çok büyük şeylere gerek yok yani.''

Alayla ona baktım. ''Sağ ol ya. Sen olmasan ne yapardım?''

Ukalaca saçını savurdu. ''Biliyorum, mükemmelim. Ama aynı zamanda açım, o yüzden artık yemek yiyelim.''

Gardenya Yakamozu Where stories live. Discover now