73.Bölüm

4.3K 222 102
                                    

Bin dönümlük çiftliğin çitle çevrili alana açılan çift katlı sunta kapısını eli ile itip geçti iç kısma doğru. Ortada bir metre genişlikte çakıl taşı kaplı yol, iki kenarında ise toprak zemin bulunuyordu. Sessiz yürümenin asla mümkün olmadığı o yolun sonunda kapının önüne gelip durdu ve elinin tersiyle tam olarak iki kez tıklattı.

Gülnihal'in akşam ki durgun, vurucu ve mutsuz bakışları geldi gözünün önüne. O kadar gerçek bir andı ki, boşluğa bakıp kaldı Yusuf. Sanki karısı gerçekten oradaymış gibi..

Bütün bunlardan, yaşanmış yada yaşanması muhtemel olanlardan kendini mesul tutuyordu. Onu mantığı ve öfkesinin arasında bırakan ana tema bu mesuliyet duygusuydu.

Bir süre sonra kapı açıldı ve yaklaşık 15 yaşlarında genç bir delikanlı gözüktü.

"Buyrun, kime bakmıştınız?"

"Alexis'i arıyorum"

"Burada değil. Neden aramıştınız?"

"Hususi bir mesele" dedi ve ekledi "ne zaman gelir?"

"Bilmem" dedi delikanlı "ne zaman geleceği pek belli olmaz"

O sırada içerden gelen seslere kulak kabarttı. Tanıdık bir ses ulaşmıştı duyu merkezine.

"Demek burada değil" dedi ve çocuğun suçlanmış bakışlarına aldırış etmeden içeri girdi. O kapı büyük bir salona açılmıştı. Karşı cephe boydan boya camla kaplıydı. İçerde garip bir koku vardı. Tütün mü, değil mi emin olamadı. Çok anlamazdı çünkü. Etrafta belirli belirsiz asılmış yabani hayvan derileri vardı. Onlar da kokunun sebebi olabilirdi. Anlaşılan avcılık merakı da geçmemişti Alexis'in..

"Şu güzelim hayvanlara doğal ortamında bile rahat vermiyorlar"

Arkasından gelen çocuğun tüm ikna ve fiziki çabasına rağmen, yürüdü ve açık bölmeden diğer tarafa geçti.

Ve işte oradaydı. "Keşke insan her aradığını bu kadar kolay bulabilse" diye mırıldandı.

Elindeki av tüfeğini temizlerken gayri ihtiyari arkasını dönen Alex'e hızla bir yumruk indirdi. Genç adam yumruğun şiddeti ile sarsıldı ve arkasındaki berjere yapıştı. Elindeki tüfeğe uzanıp çekip aldı Yusuf. Dalgınlığa mahal yoktu.

"Sen hala o masum canlıların yaşam hakkını elinden mi alıyorsun?" Bir tane daha indirdi. Konu bu değildi ve konu dışı olsa da önemli bir noktaya değinmek onun vicdanı ile yaptığı bir tercihti.

Sağ eliyle istemsizce çenesini tuttu ve tedirgin bakışlarını muhatabına yöneltti genç adam.

"Sadece zararlı hayvanları avlıyorum"

Yusuf zeminde yok sesler bırakarak ve başı olabildiğince dik bir şekilde ilerledi ve tam önünde durup sadece bakışlarını indirdi onun üzerine.

"Zararlı mı? Kime göre zararlı peki? Sana mı?" Alexis'in zaten iri olan gözleri bir miktar daha büyüdü "Doğaya mı, denize mi, oksijene mi zarar veriyor bu hayvanlar? Hırsızlık, arsızlık mı yapıyorlar? Yada diğer canlılara karşı tepeden bakmak suretiyle yer yüzü sadece kendilerine aitmiş gibi fütursuzca mı yaşıyorlar?"

"Bennn.. "

"Hadi evet de, söyle de bir tane daha patlatayım sana!"

Alex'in gözleri kapıya doğru kayınca Yusuf arkasına döndü ve hızla üstüne gelen adama da aynı büyüklükte sert bir yumruk attı. Şiddetle sarsılan adam geriye doğru ilerleyip dengesini sağlayamadı ve yere kapaklandı. Üzerine doğru eğilen Yusuf, onun da yakasından tuttu ve bir tane daha vurdu. Adam acıyla inlerlen "Daha önce söylemiştim. Şiddete karşıyım ancak, adam değilsiniz ki, laftan anlayasınız"

Güz Sancısı (Beyzadeler Konağı)Donde viven las historias. Descúbrelo ahora