37.Bölüm

14.1K 1.1K 165
                                    

İnsan ne isteyip ne istemediğini kestiremediği vakit neticesiz bir hakikatin peşinde koştuğu ile kalıyordu.. Sevip sevmediğini kestiremediği vakit ise iğne ile kuyu kazmak şurada dursun, dar ağacına yağlı urğanını yine kendi bağlıyordu. Zamanın surlarına bir delik açıp oluk oluk akarcasına tüketiyordu iradesinin fiili eylemlerini. Arada kalmış her şey aleyhineydi insanoğlunun. Ya gark olduğunu kabul edip net olacak, yada kendini kandırıp gururun girdabına kapılacaktı. Arası yoktu arasız olanların.. Hesabı, kitabı, önü, ardı yoktu.. Çünkü hakikat asla perde tutmazdı..

Bir uyanışın sancısını bağrında hissetti Yusuf.. Eli kaşık tutarken ruhu farklı bir açlığın güdümüne girmişti. Benlik ile geç yapılmış bir hesaplaşmanın kıskacında dakikalarca düşündü.. Bir demir parçasının kor ateşe düştüğü gibi sevdaya düşmüştü gururundan ödün vermediği yüreği. Geçte olsa emindi.. Ferahladı, tenhada öfkesi ile kaskatı kesilen beyni. Bir yandan da endişeye mahal verdi marur kibiri. Büsbütün açamamaktan korktu kapılarını.. Teslim olma vakti gelmişti artık ama bunu nasıl yapacağı konusunda pekte bir fikri yoktu.. Duygularını net ifade edebilen bir adam olamamıştı hiç bir zaman. Her şeyi içinde yaşar bütün sorunları yine kendisiyle çözerdi. Başka birine açılmak, hislerini paylaşmak ürküttü onu.. Çokça ödün vermesi gerekiyordu döküp saçtıklarını toplamak, kırdıklarını onarmak için..

"Müsaadenizle" dedi dakikalardır onu izleyen ailesine.. Salondan çıkıp mutfağa indi.. Biliyordu açtı Gülnihal.. Bir gün önce tek bir lokma bile yemediğini işitmişti Zeliha'dan. Zaten tahmin etmek çokta zor değildi. Yara almışsa eğer, dış dünyadan tamamen soyutluyordu kendini Gülnihal.. Zeliha'dan rica ettiği  hazırlanmış üzeri ekmek örtüsü ile kapatılmış tepsiyi alıp yukarı yöneldi.. Üçüncü kata geldiğinde aralanmış olan kapıyı ayağı ile iterek açıp girdi.

Zifiri karanlıktı içerisi. Perdeler tamamen kapanmış ay ışığının odaya değmesi engellenmişti. Gaz lambası da sönüktü.. Dikkatli adımlarla ilerleyip ilk etapta elinde ki tepsiyi uygun bir yere bıraktı ardından ezbere bildiği duvarda ki gaz lambasına uzanıp aldı..

Fitili ateşlediğinde ise tahminlerinin doğru olduğunu gördü.. Yer yatağındaydı yine Gülnihal. Kalın şifon kumaşlı yorganını başına kadar çekmişti. Parmağı bile gözükmüyordu. Tamamen gizlemişti kendini. Yorganı bütünüyle çektiği taktirde Yusuf ve kızdığı her şeyden saklanıyor, korkularını dışarıda bırakıyordu sanki. Başucuna doğru eğildi Yusuf.. Gülnihal'in kırıldığı durumda küçük bir kız çocuğuna dönüştüğünü artık odada ki kilimler bile biliyordu muhtemelen. Aşina olduğu durumu yine tecrübe etmek, mahçubiyetini kavurup vicdanını örselerken, tamamiyle yetim tamamiyle öksüz bir kalbe bir çentikte kendisinin attığı gerçeği ile burun buruna seslendi karısına "Gülnihal.. Uyuyor musun?"

Ses gelmeyince çaresizce elini uzatıp yorganın başını kaldırdı.. Gülnihal gözlerini sıkı sıkı kapatmış kendini kasmıştı. Kocasını uyuduğuna ikna edecekmiş gibi.. Gülümsedi Yusuf.. 

"Gülnihal" Genç kız gözlerini daha da sıkarken Yusuf seslenmenin işe yaramayacağını anlamıştı..

"Uyumadığını biliyorum. Eğer kalkmazsan öperim seni Gülnihal"

Gözlerini usulca aralayıp taş gibi ağır göz bebeklerini Yusuf'a doğrulttu..

"Ne istiyorsun?"

Başı ile hemen yanında ki tepsiyi işaret etti "Kalk bir şeyler ye.. Açlıktan ölmek mi istiyorsun?"

"Çok mu umurunda ölüp ölmemem.. Düşünüyormuş gibi davranmayı kes" dedi yorganı tekrar başına çekerken..

Yusuf biraz öfkelense de devam etmeye kararlıydı hak etmişti bunu.. O kaleleri yakıp yıkarken, Gülnihal onu gül bahçeleri gibi bekleyecek değildi.. Gönül almak meşakkatli işti, bunu zamanla yapacaktı gerekirse ilmek ilmek örecekti kopma noktasına gelen bağlarını ama şimdi otoriter davranması icap ediyordu. Çünkü yemek yemesi gerekiyordu karısının.. Yorganı tekrar açtı..

Güz Sancısı (Beyzadeler Konağı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin