53. Bölüm

4K 310 83
                                    

Ey Rabbim sen ki 18 bin alem yaratansın. Gökte uçan kuştan, denizde süzülen balıktan, kainattaki her bir varlıktan haberdar olansın. Bilirim ki benim gönlümden de haberdarsın. Endişelerim kaderden ileri değil, nefsimden sebeptir. Bizi daima kendine yakın eyle ve tüm endişelerimizden kurtar, feraha erdir. Ve esenlik ver.

Yusuf duasının ardından ellerini yüzüne kapadı ve seccadesini katlayıp iki katlı ahşap rafın üzerine bıraktı. Onun üzerine takke, onun üzerine de 99'lu siyah ve kehribar taşlı tesbihini. Kalktı yerinden. Onunla birlikte yumuşak ve etkili bir koku havalandı. Bir tür çiçek kokusu. 

"Yine ne sürmüş ki bu kadar güzel kokuyor" diye içinden geçirdi Gülnihal. Çok güzel ve tarifsiz bir kokuydu aldığı.

Pencereye doğru giderken yatağın üzerinde oturmuş halde onu izleyen karsına bakmadan boşluğa konuştu Yusuf  "Sıkılmadın mı beni bu şekilde izlemekten" Dört camdan oluşan ahşap pencereyi açıp hırçın bir dere gibi dalgalanan rüzgarın içeri akmasını sağladı.

"Sıkılmadım elbet. İnsan sevdiğini izlemekten sıkılır mı hiç?"

"Sıkılmaz elbet" dedi Yusuf vurgulayarak "Sevdiğinden bir şey de saklamaz insan! Fakat sen hem saklıyorsun hem de duymazdan geliyorsun beni"

Araladığı pencereden sonra bir süredir ihmal ettiği kitaplarının başında aldı soluğu. Sitemkar cümleleri kızgınlık değil kırgınlık alametiydi. Hiç bakmıyordu akşama kadar hasretini çektiği kadına. Duvardaki büyük kitaplığın üzerinde ellini gezdirirken Gülnihal ise hala onu pür dikkat seyretmekle yetiniyordu.

"Önemsenecek bir durum değil, aksi olsa inan bana söylerdim" dedi ve mırıldandı Gülnihal "Yalancı.. Yalancı Gülnihal" sustu ve yetinmeyerek tekrar mırıldandı "Sen böyle yalan söylemeyi nereden öğrendin Gülnihal!"

Anlaşılamayan mırıltıları işiten Yusuf daha fazla dayanamayarak garipseyen gözlerle baktı karısına "Yine kendi kendine konuşmaya mı başladın sen?"

Gözleri irileşti birden "Yoo" diye reddetti kendisine ithaf edileni, komşusunun bahçesinden erik çalarken yakalanmış, hatasını bilen ama boyutunun bilincinde olmayan yaramaz bir çocuk gibi. Yusuf önüne dönünce Gülnihal'den bir mırıldanma daha geldi. Sitemi yine ve yine kendisineydi "İşte bir yalan daha! Vallahi sen iflah olmaz bir yalancı oldun Gülnihal! Hem yoo da nedir, çok çocukça. Rezil oldum bravoo sana!" Yusuf orada olmasa kendisiyle kavgası ömür boyu sürecek gibiydi.

"Hala anlatacağın bir konu olmadığı kanaatinde misin?"

"Evet... Hem mühim değil dedim ya"

Yusuf eli hala rafta gezinirken, yüzünü çevirip baktı uzunca "Ha bunun kararını da sen veriyorsun yani. Peki anlatma, istediğin gibi olsun" Karısını merak etmiş, korkmuş, endişelenmiş ve neden Gülnihal tarafından bu durumu yaşamak zorunda bırakıldığını öğrenmek için çaba sarf etmiş ve nihayetinde çabası da sonuçsuz kalıştı. Artık kesseler aynı soruyu yinelemez, ima dahi etmezdi. Ama bakmadan edemeyecekti.Anlamasa da duymuştu mırıldandığını. Çaktırmadan göz ucu ile şöyle bir kez baktı karısına.

Gülnihal yatağın kenarından sarkıttığı ayaklarını sallayıp mahcup bir şekilde oturmaya devam ediyordu.

"Şeyy..."

Biraz keyiflenen Yusuf dudaklarını sıktı. Falso vermemeliydi.

"Neyy Gülnihal"

"Şey iştee" sesi karıncaların duyacağı kadar güçsüz ve cılız çıkmıştı.

Yusuf daha fazla dayanamayıp dudakları kapalı bir şekilde gülümseyerek bir kez daha ona döndü ve gözlerini kocaman açtı "Ney"

Gülnihal oturduğu yerden hızla kalktı ve "Of " dedi "Sende hiçbir şeyden anlamıyorsun ki!" sonra tekrar oturdu ve sitemle başını öne eğdi. 

Güz Sancısı (Beyzadeler Konağı)Where stories live. Discover now