32.Bölüm

14.2K 1.2K 316
                                    

Çift kanatlı büyük bahçe kapısının tokmağından çıkan o ses kocasının geldiğini fısıldamıştı genç kıza. Merdivenlerde durdu ve kulak kesti. Tokmaktan ikinci bir ses gelmemesi üzerine emin olmuştu. Gelen Yusuf'tan başkası değildi. Çünkü kapı tokmağına yalnızca O bir kez vururdu.. Aslında yukarı çıkması gerekiyordu fakat birazcık merdivende oyalanmak istedi. Sonrasında kocasının kapıdan heybetli girişini görebilir, bir göz süzer yukarı çıkmaya devam ederdi. Her ne kadar kızgın olsa da çok göresi gelmişti, içsel bir şeydi bu bastırılamayan hayati bir güdü gibi. Bazen bunu o kadar yoğun hissediyordu ki Gülnihal'i kesseler içerisinden Yusuf çıkacakmış gibi. Ya da ismin ne diye sorsalar Yusuf diyecek hale geliyordu zaman zaman. Bunun neye delalet ettiğini O da çok iyi biliyordu ama gururundan kendine bile itiraf edemiyordu duygularını.

Kapı açılınca heyecanlandı ama giren kişinin beklediği olmaması üzerine yüzü düştü. Hayal kırıklığı kıyılarına vurunca belirtti Zeliha'ya "Yusuf geldi zannetmiştim"

"Gelmişti" dedi kız. "Gelmişti ama Hamza ve Ömer abinin evde olmadığını duyunca yel gibi çıktı konaktan"

Gülnihal ilk başta idrak edemese de sonra telaşlanmaya başladı. Yukarı çıkmaktan vazgeçti elinde ki tepsiyi Zeliha'ya uzattı. "Yine bir şeyler oluyor. Ben de gideceğim" dedi ve Zeliha'nın "yine başına iş açacaksın" temalı bakışları neticesinde bir kaç kelam daha etti "Merak etmeyesin çok dikkatli olacağım. Ben Yusuf'a yetişirim. Senden yalnızca beni idare etmeni istiyorum. Lütfen Zeliha"

Zeliha'nın çaresizce başını sallaması üzerine askıda ki siyah cilbabı bir çırpıda üzerine geçirdi ve peçesini iğnelemeye başladı.

"Görüşürüz" dedi ve çıktı.. Ama daha ilk dakikadan yakalanmıştı. Bahçe kapısından giren Mustafa yengesinin yine estirdiğini görünce "hayırdır" dedi "Hayırdır nereye gidiyorsun?"

"Ha Mustafa.. Senin geldiğin iyi oldu aslında. Yolda abini gördün mü?"

Hayır cevabını alınca döküldü anında "Hamza ve Ömer'in gelmediğini duyunca aniden çıkmış evden. Endişelendim. Mutlaka tersanede ki yangınla alakalı"

"İyide öyle bile olsa" dedi ve dişlerini sıktı sinirle. Cümlenin devamı 'sana ne, bu saatte ve bir başına ne yapabilirsin?' olacaktı. O yüzden ağzına geleni geri tepti ve sustu kırmamak için. Bir diğer sebepte yengesinin inadıydı. Aklına koyduğunu yapacağını bildiği için boşuna çenesini yormak istememiş , girişimde bile bulunmamıştı.. Abisinin aksine o kadın milleti ile cenk edilmeyeceğinin bilincindeydi. Nede olsa her halükarda sonuç onların lehine sonuçlanıyordu.

"Tamam " dedi "Seninle geleceğim yenge"

Birlikte çıktılar konaktan. Tersane ile konağın arası azımsanamayacak cinsten olduğu için onlar yoldayken hava çoktan kararmıştı bile. Yusuf'a da rastlamamışlardı. Bu da geç kaldıklarını gösteriyordu.

Ay bulutlarla çevrilmiş ışığını kurtarmaya çalışırken Haliç'in cami altı denilen bölgesine ulaşmışlardı. Sert esen poyraz denizin bütün kokusunu Gülnihal'in burnuna taşırken genç kız az da olsa ürpermişti. Oraya ilk gidişiydi ve beklediğinden oldukça farklıydı. Deniz kenarında bir sürü irili ufaklı gemi vardı. Kıyının tamamı ağaç direklere asılmış bir sürü kandil ile aydınlatıyordu.. Etrafına dikkatlice baktı.. Deniz o kadar hırçın gözüküyordu ki, sanki küçük bir kıvılcımla Şehri-İstanbul'un tamamını yutacak kızgın bir dev gibiydi.

"Yenge sen iki dakika burada bekle beni" dedi Mustafa ve ilerde kasaları ters çevirip üzerine oturmuş dörtlü adama doğru ilerlemeye başladı. Gülnihal başını o tarafa çevirdi merakla. Üzerlerinde eski püskü kıyafetler vardı. Saçları yılların tozunu yutmuş gibi karışık gözüküyordu. Elleri ve yüzleri kir pas içerisindeydi. Öyle ki gözleri gece karanlığında ışıl ışıl parlıyordu. İçlerinden biri siyahi diğer üçü ise göçmen oldukları yüzlerinden okunan adamlardı. Şehrin gayri müslim yada farklı ırk nüfusu bariz olduğu için şaşırmadı kız. Ama Mustafa bir an önce gelsin ki kocasını ve çocukları bulsunlar istiyordu. Çünkü daha önceden kavaklı yolda ve konağın bahçesinde olmak üzere iki kez gördüğü, yüzyıllardır anlatıla gelen efsanelerin kötü karakterlerini andıran korkunç adam her an bir yerlerden çıkacakmış gibi hissediyordu. Bilinç altı yine karşısında ki deniz gibi su yüzüne vurdurmuştu korkularını.

Güz Sancısı (Beyzadeler Konağı)Where stories live. Discover now