43. Bölüm

14K 1K 161
                                    

Kendi insiyatifleri dahilinde gerçekleşen evliliklerinin üzerinden bir hafta geçmişti.. Her şey yerli yerinde denilemezdi ama hale yola koyabilmek adına çaba sarf ettikleri de bir gerçekti.. Bu konularda çok toylardı.

İlk adımlarını atmaya başlamış bebek gibi heyecanlı biraz da düşecekmiş korkusundan daha fazlası değildi inci kolye gibi boyunlarında taşıdıkları..

Gülnihal dikiş makinasının pedalındaki ayağını çekti ve makina son bir gürültü ile sessizliğe terk etti odayı. Doğruldu ve hemen hemen bitirmek üzere olduğu elbiseyi eline alıp baktı. Kumaşı mor renkli bir kadifeydi.. Kol ağızlarını çift sıra halinde, aynı renkte olan ince dantel ile hareketlendirmişti.. Aynı dantelden yakalık yapmayı da ihmal etmemişti. Kaldırıp baştan aşağı süzdü, gülümsedi.

Çok zarif gözüküyordu, Zeliha'ya da çok yakışacaktı. 'Geciktiğine değecek' diye geçirdi içinden. Katlayıp sandığın üzerine bıraktı ve hemen oracıkta ki gaz lambasını alıp doğruldu.. Arkasını döndüğünde yatağın ucunda oturan ve kendisine bakan Yusuf'u görünce boş bulunup irkildi.. İşaret parmağını kırıp ön dişlerine baskı yaptı "Bismillah;

Sen ne zaman geldin?"

"Yaklaşık yarım saat oluyor. O kadar dalgındınki fark etmedin odaya girdiğimi"

"Neden ses etmedin?"

"İzlemek istedim" dedi ciddiyetle. "Fakat bu kez şaşırttın beni.. Normalde bu kadar süre sessiz kalamazsın. Kendi kendinle konuşman gerekiyordu yada iğne, iplikle falan" Sonra devam etti..

"Sana takılmak için söylemedim.. Bir durgunluk var üzerinde. Bu haline alışamıyorum. Benden sakladığın bir şey yok değil mi?" diye aynı ciddiyetle sordu Yusuf.. Sureti soğuk, sesi keskindi..

Elinde ki gaz lambası ile pencereye doğru ilerledi kız.. Perdeyi yarı şekilde açıp bakışlarını dışarı yöneltti.. Güz yağmurları şiddetini artırdığını o gece bir kez daha kanıtlıyordu.. Pencereye çarpıp, tutunamadan aşağı doğru süzülen damlalar ardında tok sesler bırakıyordu.. Gök siyaha bulanmış yer yer lav kızıllığı taşıyordu.. Bu da o gece bol bol şimşek çakacak demekti.. Ürperdi..

"Bu yağmurlar beni korkutuyor" dedi gözleri hala dışarıda gezintideyken "Ne vakit bu denli yağmur yağsa kabus görüyorum, ve akabinde kötü bir şeyler oluyor.. İçimde derin bir his var ve bu beni çok huzursuz ediyor.. Her an bir yandan darbe alacakmış korkusu taşıyorum.. İliklerime kadar ürperiyorum.. Belki en korkuncu da bu işte... Hislerimin doğru çıkması.. Sanki yağmur kapıda ki bir şeylerin fitilini ateşliyor ve ben hep o yangının içinde kalıyorum" cümleleri ile tamamladı konuşmasını.. Korkuları yersiz sayılmazdı kendi nazarında.. Hakikatin ayak sesleriydi belki içini kuşatan baş edilemez endişeleri.. Tıpkı, hayatının en kötü sabahına uyandığı günün gecesi gibiydi.. Belkide o gece ki yağmurdu üstesinden gelemediği anılarının vuku bulmasına yer hazırlayan...

Sessizce dinledi Yusuf.. Ne bir ses verdi ne müdahale etti.. Bütün hislerini döksün istedi.. Döksün ki kendisi yarıda kesmesin.. Bütün yarımlar acıtırdı insanı.. Hele de içindeki yarım kalanlar.. En tehlikelisi oydu.. Bir gün mutlaka çıkardı saklandığı yerden.. Ve işte o zaman bırakmazdı taş üzerinde taş. Yürek içinde yürek.

"Yağmur rahmettir" dedi sonra Gülnihal.. Bütün suçu ona yüklemiş olmanın vicdan azabı ile sonra ekledi "Ama bu demek değil ki bu benim imtihanlarımın gizli yanı olmasın.. Tamamen böyle düşünüyorum.. Yer yüzünde tesadüf diye bir şey yoktur.. Hiç bir şey nedensiz olmaz muhakkak anlam taşır.. ALLAH hayra çıkarsın inşaALLAH"

"Amin" Ve sessizliğini sonlandırdı Yusuf.. Kalktı.. Küçük ve tok adımlarla pencerenin önüne kadar ilerledi.. Karısının ellerini avuçlarına aldı, sonra göz bebeklerinin merkezine odaklandı..

Güz Sancısı (Beyzadeler Konağı)Where stories live. Discover now