İşte Gidiyorum... -12-

2.9K 225 37
                                    

Medya: Her saniye Karan...

İşte Gidiyorum... -12-

Güne sarımsak kokulu saçlarımla uyansam da çok mutluydum. Herkes bana "Ne oldu Açelya? Niye mutlusun?" diye sormalıydı. Ben de demeliydim ki; "Çünkü pimpirikli, patavatsız, çekilmez ve bir o kadar da... Yakışıklı, renkli gözlü ve Z€ngin hastam..."

Açi senin yine kafan uçtu, sus istersen.

Son serumunu sırıta sırıta taktım. Ben güldükçe o somurtuyordu. Dua etsindi karşısında göbek atmıyordum da içimden atıyordum. Serumu da hızlandırdım. Çabuk bitsin de gitsindi.

"On bilemedim on beş dakikaya biter bu serum Ahmet, sen ona göre hazırla Karan Bey'in eşyalarını. Malum, odaya baya bir yerleşti." Gıcık gıcık suratına baktım.

"Haha," yaptı oldukça gülmekten uzak bir ses ile "Şu serumu yavaşlat aslan, doktor hanıma gülmek hiç yakışmıyor."

Zaten sana kendimi beğendirmek gibi bir niyetim yok! Dua et babam hayrına bakmıyorum da maaş alıyorum, şimdiye kırk kere yemiştin serumu kafana.

Ahmet sesini çıkarmadan gelip serumu yavaşlattı.

"Ben gidip keyif kahvesi alacağım, ister misiniz çocuklar?" gözlerim Karan'daydı. Bu kadar sevinmeme niye kızıyordu ki? Ondan İllallah ettiğimi bilmiyor muydu? "Karan Bey, size yok. Kafein fazla gelir; kafa yapar, bir gün daha kalmak istersiniz... Olmaz." Adım adım kapıya yaklaştım. "Sağlıklı bir şekilde sizi uğurlamak istiyoruz." Suratına kapıyı kapattım. Sanırım arkamdan kapıya yastık atmıştı.

İstersen ağla.

Telefonum zırıl zırıl çaldı. "Sarı Şeytan" sabahın köründe bu mal çikolata mı gördü. Kırkıncı aramasıydı. Telefonun içine girip boğazına yapışmama az kalmıştı. Bir hamlede açtım. Konuşmasına izin vermedim.

"Nur o çikolatayı almam. 25 lira çikolata mı olur ya? Yok, nutella falan git petito ye."

"Petito mu kaldı ya? Hem kolumu kır hem de bana bakma! Aylığımı bu kolla çekemezsem ne olur biliyor musun? Bu ayın kirasını tek başına yatırırsın!" Yattığı yerden bana çemkiriyordu. Hem o kirayı tek başıma ödeyecek gücüm olsa çoktan Nur'u kapının önüne koymuştum.

"Ben de senin yüzünden sarımsak turşusu gibi geziyorum." Kimse duymasın diye fısıldayarak, "Nur başka bir şey iste! 25 lirayı yerden mi topluyoruz ya. Ben o paraya bir haftalık pazar alışverişini yaparım!"

"Ben bilmem! Ya nutella ya da kira!"

"Nur! Beni sinir etme. Nur!" ekrana baktığımda, hanım çoktan yüzüme telefonu kapatmıştı. Tabi ki de almayacağım. İstersen yere yat tepin.

Hemşire odasından çıktığımda Gülizar hemşire yine Selin'in ellerine serumları, iğneleri vermiş gönderiyordu. Her gün uyarmaktan bıktığım için ses çıkarmadan bilgisayarın başına oturdum. Bugün taburcu olacak 5 hastamız vardı. Karan da bunların içindeydi. Küçük bir dans yaptım. Yandan yandan! Kesin şimdi giyinmiş gidecektir. 10 dakika önce son serumunu takmıştım. Kahvemden bir yudum aldım. Turp gibi olduğu için o seruma da gerek yoktu ya neyse. Doktor yazmış biz de takıyorduk. Selinin aldığı takipleri de kâğıtta kendim geçirmiştim. Buna yetkisi olmadığı için yapmasını istemiyordum.

"Açelya saçının kokusu geçene kadar gelmeseydin keşke hastaneye," konuşan hemşireye baktım. Bütün keyfimi anında düşürürken gözlerimi devirdim. "Anesteziden ayılan hasta tekrar bayılıyor, hahahahahahğğ"

"He kız, şimdi hasta da şikâyet etti." Başhemşire bile gülerek hasta odasından çıktı.

"Ben de, beni özellikle isteyen ÖZEL HASTAM'ın yanına giderim." Oturduğum sandalyeden kalkıp bir de kokan saçımı onlara doğru savurdum. Kıkır kıkır güldüler. Bir kere ben bakımlı bir kadındım, arada böyle şeyler olurdu. Siz ne anlardınız, haspalar!

Benim HastamWhere stories live. Discover now