• 18 • Pleidas

1.2K 122 137
                                    

Artık tekrar tekrar bayılacak hale geldiğimde tek elimle hala Ochako'ya uzanmaya çalışıyordum. Lütfen kaç buradan, lütfen. Benim için.

~~~

DİKKAT! BU BÖLÜM SİZİ RAHATSIZ EDEBİLECEK FİZİKSEL VE PSİKOLOJİK ŞİDDET İÇERİR.

Pleidas : 20° 30' Boğa burcunda bulunan yedi yıldızdır. Boğanın boynuzunu sembolize ederler. Yıldızlar Güneş yada Ay ile birleştiklerinde ya da doğum sırasında Yükselen Burç üzerinde iseler, yüzde yaralara, utanç ve onur yitirmeye, tutuklanma ve hapis olmaya, insani duyguların yitirilmesine, agresiviteye işaret ederler. Çok sert etkili bir gruptur.

Buraya geldiğimden beri beş gün geçti. Hitoshi bana düzenli olarak psikolojik ve fiziksel işkence uyguluyordu ve neredeyse her günün sonunda bayılmış buluyorum kendimi. Neden beni öldürmüyor bilmiyorum ama böylesi çok daha kötü. Elimden hiçbir şey gelmiyor. Düzenli olarak takip edildiğim için Ochako'nun bahsettiği odaya girme fırsatım olmadı. Zaten Hitoshi'den de anahtarı alamadım. Şimdi odamda sessiz sessiz oturuyor bugün başıma ne geleceğini düşünüyordum. Sabahtan beri herhangi bir şey yapmamıştı. Bu hiç iyi değildi işkence ne kadar gecikirse o kadar kötü olurdu. Bunu ne yazık ki on sekiz yıllık hayatım boyunca öğrenmemem imkansızdı.

Acıkmış ve susamıştım ama onlar bana vermedikçe isteyemezdim. Susadığımı söylediğimde su dolu küvete boğulacak seviyeye kadar defalarca kafamı sokmuş; acıktığımı söylediğimdeyse sıcak ve acı çorbayı zorla içirerek ağzımı yakmıştı. Onlar izin verip yap demedikçe hiçbir şey yapmıyordum. Kacchan'ın ve arkadaşlarımın yanında tüm bunları unutan bedenim, eski hayatıyla tekrar yüzleştiğinde o zamanlara göre daha fazla çökmüştü. İyilik ve sevgiyle tanışmıştım çünkü. Eğer bunları hiç görmeseydim belki de yine bu kadar yanmazdı canım.

Kapı aniden açıldığında korkuyla geriledim yatağımda. Halime bir zavallıymışım gibi baktı. "Akşam yemeğin." dedi gülerek. Tabaktakiler hiç iç açıcı gözükmüyor ve kokuyor, bozulmuş gibi. Bunları yersem midem tepe taklak dönerdi. Yorgunca baktım ona. "Neden... Neden öldürmüyorsun beni?" Suratıma yaklaştığımda kafamı soluma çevirdim. Sinirle çenemi sıkıp tekrar gözlerine bakmamı sağladı. "Benim yerime onu tercih etmenin cezasını çekiyorsun, ona güvenmenin cezasını. Bak gördün mü? Kendini mühürlediğin o aciz alfa sana yardım edemiyor. Günlerdir attığın çığlıklarını duymuyor. Eğer en başından beri beni tercih etseydin bunların hiçbiri olmayacaktı." Güldüm histerikçe "Bu sana sorduğum sorunun cevabı değil. Neden öldürmüyorsun beni? Ben artık ona bağlıyım. İstesen de istemesen de bunu değiştiremezsin. Artık bir işine yaramam. O halde neden hala ölü değilim?" Sırıttı. "Ölüm senin bir kaçış, yaptıklarının yanına kâr kalması demek. Ben seni ölmekten beter edeceğim."

Sırıttım. "Öldüremiyorsun değil mi beni? Ne kadar işkence etsen de öldürecek kadar ileri gidemiyorsun hiç. Çünkü hala aşıksın bana." Dişlerimi daha da sıkarken gözlerimi kapadım yanan canımdan. "Sence bu aşk mı? Gördüğün bu şiddet sana aşk gibi mi geliyor?" Kendini de inandırmaya çalışıyor gibiydi buna. "Evet bu aşk. Çok güzel bir söz okumuştum zamanında: 'Sevgiyi muhteşem bir iyilikle, yücelikle birlikte düşünmek gibi evrensel bir hatamız var. Oysa bencil bencilce sever, zalim zalimce. Sevgi asla sevenden daha iyi değildir.' Yani evet. Eğer bana karşı aşk gibi takıntılı bir his beslemeseydin beni çoktan öldürmüştün." Aptal gibi kahkahalar attım. "Sen bana istediğin kadar takıntı yap. Bu evde tut, işkence et, öldür... Benim tek bir alfam var, o da Katsuki Bakugō. Duydun mu beni? Benim alfam Katsuki Bakugō." diye bağırdım. Sinirle suratıma tokadı çarptı. Bense patlayan dudağımla sırıttım. Koşar adım çıktı odadan ben de gülmeye devam ettim durmadan. Zavallı olan oydu çünkü.

QuerenciaDonde viven las historias. Descúbrelo ahora