• 22 • In La Kesh

1.4K 118 133
                                    

Merakla dizlerinde yattığım Kacchan'ın yüzüne baktım. "Kacchan, üvey babama ne oldu?"

~~~

DİKKAT! BU BÖLÜM SİZİ RAHATSIZ EDEBİLECEK FİZİKSEL ŞİDDET İÇERİR.

In La Kesh: Mayaların selamlaşırken kullandıkları bu sözcük "Birbirimizin başka yüzleriyiz" anlamına geliyor.

Karanlık ve nemli koridorlardan ilerlerken sıkıca tutuyordum Kacchan'ın kolunu. O gün sorduğum soruya cevap vermemiş sessiz kalmayı tercih etmişti. Ben de üstüne gidip zorlamamıştım. Bugün akşam ise aniden beni kaldırıp "Hadi kalk, üvey babana götüreceğim seni." demişti. Bunu neden şimdi yaptığını az çok tahmin ediyordum. Tedavim iki hafta önce tamamen bitmişti, Hitoshi'nin etkisinden kısa sürmese de kurtulmuştum. O yüzden artık beni böyle bir yere getirmenin sakıncalı olmayacağını düşünmüş olmalıydı ki eğer böyleyse kesinlikle çok haklıydı. Çelik kapının önünde adımlarımızı sonlandırdığımızda bana döndü. "Onu görmeye hazır mısın?" Başımla onayladım onu sessizce. O da emin olana kadar baktı gözlerime ama kararlı ifademi görünce tereddüt etmeden açtı kapıyı.

Babam yattığı pis yataktan kalkmış Kacchan'ın ayaklarına kapanmıştı. "Lütfen çıkar artık beni buradan. Özür dilerim, her ne yaptıysam özür dilerim efendim. Affedin beni. Ne isterseniz yaparım." Yüzüne taktığı siyah maskeden ve kafasındaki siyah şapkadan kim olduğunu anlayamıyordu belli ki Katsuki'nin. Ama benim yüzüm tamamen, apaçık ortadaydı. "Başını kaldır." dedi Katsuki alnını ayağıyla itelerken. Zorlanarak başını kaldırır kaldırmaz gözleri beni bulduğunda büyük bir şok geçirdi. "İzuku..." İfadesizce ona baktım, şu an karşımda ne kadar da acınası bir haldeydi, beni her zaman ayağının altında ezen, hor gören adam.

Hızla sarıldı bacaklarıma "İzuku, yalvarırım söyle bu adama beni bıraksın. Sana yıllarca babalık yaptım, benim için bunu yapmalısın." dedikleri beni sinirlendirirken kaşlarım çatıldı ve bana Hitoshi'nin evinde yaptığı gibi suratına gelişigüzel tekmeyi vurdum. Başı hızla yana savrulsa da kendini toparlayıp tekrar bacaklarıma sarılarak ağlamaya başladı. "Lütfen. Yaptıklarım için çok özür dilerim. Her şey için özür dilerim. Kurtar beni buradan." Gözümde iyice küçülürken baktım zavallı haline. Bana eziyet ederken her saniye keyif dolu olan o suratı yoktu şimdi karşımda. Ne kadar ezik ve çürük görünüyordu. Eli yüzü kirlenip toz olmuş, her zaman dimdik duran upuzun saçları sarkmış yüzünü kapatıyordu. "Her şeyi yaparım, her şeyi." Suratına tekrar bir tekme koyarken "Geç kaldın." diye fısıldadım.

Kacchan'a baktığımda şaşkınlık dolu ifadesini gördüm maskesinin altında olsa bile. Benden bu küçük acımasızlığı bile beklemiyordu sanırım. Bense bu anı bekliyormuşçasına enerji saçıyordum. İçimdeki kin ve intikam duygusu kabarıp duruyordu. Sonunda alfamın ifadesi sırıtmaya dönüştü. Tehlikeli feromonlar yayarak "İstediğini yapabilirsin çileğim. Her şekilde sonu ölüm. Ölmeden önce istediğin kadar oyna." dediğinde Hizashi korkuyla kaçmak istedi açık duran kapıdan. Önünde durduğumuz için Kacchan tarafından karnına yediği tekme ile tekrar yatağın kenarına yapıştı sümük gibi. İğrenç. "Hayır, hayır, İzuku yalvarırım yapma. Sen bu kadar kötü biri değilsin, olamazsın." Yavaşça adımlayıp yerde duran kafasını ayağımın altına aldım. "Beni bu hale sen getirdin baba. Eserinle gurur duy."

Pantolonumdaki kemeri çıkardım hafifçe. Gözleri açılırken odanın bir köşesine kaçtı zamanında benim ondan kaçtığım gibi. Tanrım ne kadar da acınası. Ne kadar eğleneceğim bir manzara. Zümrütlerim heyecanla parıldadı bu görüntüyle. Kemerimi ikiye katlayıp birbirine çarptığımda çıkan şaklamayla yerinde sıçradı. "Hazır mısın?" diye sordum. Zamanında onun bana sorarken yaptığı gibi sırıtarak. Başını onaylamaz anlamda salladı. Güzel tıpkı bana benziyor hareketleri. Kemeri gelişigüzel savurduğumda tüm binayı inletecek çığlığını duyurdu. Tekrar ve tekrar indirdiğimde odanın farklı köşelerine kaçmaya çalışıyordu. Demek kemerle dövülen herkes bu hale geliyordu. Ben de bu duruma geldiğim halde eğlenerek devam etmesini hatırladım. Sinirle acımasızca indirmeye devam ettim kemeri yorulana kadar. O da kaçacak yeri olmadığını anlayıp köşeye sinerek ağladı darbelerimi yerken. Ben de aynen bu haldeydim o beni döverken ve bunu hatırladıkça daha da deliriyordum.

QuerenciaWhere stories live. Discover now