ep eleven

996 109 185
                                    

Yorumlarınızı heyecanla bekliyorum. 🥺❤️

Gözlerimi açtığımda karşılaştığım çift göz tabii ki kardeşime aitti.

"Felix! Korkuttun beni."

Kafama yavaşça vurdu.

"Senin bana yaşattıklarının yanında vız gelir."

Yanımdaki boşluğu görmemle Felix'e döndüm.

"Minho nerede?"

Gözlerini devirip sert bakışlarını bana dikmişti.

"Kovdum onu. Oldu mu? Benden çok kardeşimle. Bundan sonra ben seninle uyuyacağım. Onunla uyumak yok artık."

Kıskançlığı gülmemi sağlamıştı.

"Gülme. Haklıyım ben."

Elimi ağzıma kapatıp susturmaya çalıştım kendimi.

"Tamam tamam. Gül."

Birlikte kahkahalarımız odayı inletiyordu. Bir anda ciddileşen ifadesiyle bana baktı.

"Ya seni kaybetseydim tamamen. Hem kalbin durdu Yoon. En az bir gün öyle kaldın. Kimsenin bunu kabullenmeye cesareti yoktu. Üstelik cesetler gibi yüzün falan da solmadı. Aksine sıcacıktın. Neler oldu?"

Saçlarımı kaşıdım.

"Bunu herkese tek seferde anlatsam olur mu?"

Başıyla beni onayladı.

"Ben kahvaltıya gidiyorum. Sende gel hazırlanıp."

Onu onaylayıp odadan çıkmasıyla yataktan çıktım. Komodinde gördüğüm defteri elime alıp sığınağın haritasını çıkardım. Bu işimize yarardı.

Duş almak için banyoya girip kapıyı ardımdan kapattım. Gözüme çarpan aynanın önüne ilerledi adımlarım.

Bitkin gözüküyordum.

"Bitkin olman çok normal. Bu sana ders olur umarım. Boyundan büyük işlere kalkarsan kendini bile yok edebilirsin ve senin yok oluşun benimde yok oluşumdur."

İçimde iki varlık bulundurmam korkutuyordu beni. Kafayı sıyırmış gibi hissediyordum.

"Korkmana gerek yok. Gerek duymadığım sürece ortaya çıkmayacağıma söz veriyorum sana."

Gözlerimi yummuş derin bir nefes almıştım. Buna alışmalıydım. Daha dün ölmüş ve geri gelmiştim. Bu onun yanında daha korkunçtu.

Kıyafetlerimi üzerimden çıkarmış akan soğuk suyun altına sokmuştum bedenimi.

Bornozu bedenime sarıp banyodan çıktım. Dolabı karıştırıp kendime uygun bir kaç parça bulmuştum.

Mutfağa ilerledim yavaş adımlarla. Hepsinin hâlâ kabullenememiş bakışları üzerimdeydi. Minho'nun yanındaki boş sandalyeye oturup yemeğime odaklandım. Jeongin'in tabağıma koyduğu pirinçle sıcacık bir tebessüm sunmuştum ona. Geldiğim gün gibiydi. Gözleri aynı parlıyordu.

Tabağıma koyduğu pirinci büyük bir iştahla yemiştim. Benim yemeğe başlamamla hepsi yemeğine dönmüştü.

Bulaşıkları yıkamış belimi tezgaha yaslamış olanları onlara nasıl açıklayacağımı düşünüyordum.

"Gelmiyor musun?"

Minho'nun sesiyle dikkatimi ona vermiş, peşinden oturma odasına gitmiştim. Hepsinin anlatmamı beklediğini biliyordum.

Felix'in oturduğu koltuğun kol kısmına oturdum. Öksürerek dikkatlerini üzerime çekmiştim.

Nereden başlayacağımı bilemiyordum. Beni en yakından tanıyan Felix de bunu anlamış ellerimi sıkmıştı.

Sunshine • Lee KnowWhere stories live. Discover now